OSMANLI DA KAHVEHANELER


Osmanlı’da devletin gelirini de vergiyle sağlayan ziraatçi kesim, köy kethüdası ya da ağanın güdümü altındadır. Devlete karşı vergi sorunları varsa hep birlikte davranırlardı. Büyük şehirlerde hele İstanbul’da cami, tekke ve mescitler dışında bireylerin toplanma yeri yoktu. Zaten mahalleye yabancının girmesi de yasak olduğundan imamın da katkısı ile dini kurallara bağlı bir yaşamdan ayrılmak mümkün değildi. Üstelik şehir kethüdası ve kadı’nın emrindeki resmi görevliler de mahalleler üzerinde kontrolü eksik etmiyorlardı. Dolayısıyla açık tartışma ve farklı görüşlerden çok, tek taraflı bir anlayışın savunulmasına rastlanırdı.

İlki 1553-1554’te Tahtakale’de açılan kahvehaneler, kahve alkol içermediğinden başlangıçta tepki almadı ve az zamanda meyhaneleri geride bırakan bir artış gösterdi. Böylece toplantı yeri olarak yaygınlaşması sağlandı. Mahallelinin dışında birbirini tanımayan insanlar da bir araya gelebiliyor ve olabildiğince serbestçe konuşabiliyorlardı.

YENİÇERİ DEVLET İŞLERİNİ BURADA KONUŞURDU

Yeniçeri takımı hahvehaneleri ele geçirip serbestçe devlet sohbeti yapabildikleri merkezler haline getirmekle yönetimin karşısına siyaseti yönlendiren yepyeni bir çark yerleştirmiş oldular.

Kahvehanelerde, Konstantinniye ve bütün Osmanlı ülkesindeki sayısız toplantı yerlerinde akıllı ve akılsız kişilerin bulunduğu belirtilmektedir. Kahvehaneye giden gruplar; dervişler ve irfanlı kişiler, sohbet için; garipler, fakirler, parasızlıktan; şehir oğlanı ve akılsızlar, dedikodu yapmak için; siahi ve yeniçeri, dedikodu ve övünme için; Hak ehli kimseler, sade kahve içme ve Şazili mezhebi sohbeti için; derbedreler, sade satranç ile tavla ve akça kapmak, kumar oynayanlar.

Görüldüğü gibi, o çağa kadar hiç rastlanmamış çeşitlilikte bir buluşma yeri bahis konusudur. Bunun toplumun yapısını kökten değiştirecek bir adım olduğunu kabul etmek gerekir. Tabii ki bir nesilde değil.  Toplumu oluşturan 4 tabaka(Sultanlar, şehzadeler; vezirler, beyler, beylerbeyiler; orta takım sayılan memleketin ileri gelenleri; işçi, ırgat ve zenaatle geçinenler)  olduğu bilindiğine göre kahvehanenin, kahvelerini konaklarında içen devlet yönetiminin en üst düzeyi dışında her çeşit insanı ilk kez bir araya getiren bir toplanma yeri haline dönüştüğü anlaşılmaktadır.

SARAYLI DA İÇİYOR AMA HALKA YASAK

Zamanla kahvehanelerin kazanç getiren bir işletme haline  dönüşmesi sebebiyle yüksek rütbeli yöneticiler arasından para kazanmak için büyük kahvehaneler kurdukları ve bunlardan günde 1-2 altın kira aldıkları görülmektedir.

Kahve için bir araya gelen insanların bu fırsatla başka sohbetlere girişmesinin kaçınılmaz olduğunun
fark edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim dinci kesim  tarafından (alkol bahis konusu olmasa da) hemen meyhaneye benzetilmiş, camilerde aleyhte vaazlar verilmiştir. Şeyhülislam Ebusuud Efendi tarafından verilen kömürleşmiş kahvenin haram sayılması gerektiği gerekçeli fetva uyarınca kahvehaneler yasaklandı.

Ancak sadece ulema değil, saray erkanı da kahve tutkunu idi. Nitekim 1574-1595 arasında kapatılmış olmalarına rağmen kaçak kahvehanelerin artması gibi seçilmişlerin ilgisi de önlenemedi ve sonunda yasak kalktı. III. Murad’ın ölümünden (1595) I. Mustafa’nın ölümüne kadarki (1623) yirmi sekiz yılda yeniçeri ayaklanmalarıyla 6 kez sultan değiştirilmesi hatta idama gidilmesi kahvehaneleri en üst konu haline getirmişti. Şeyhülislam Kadızadeli’nin konuyu kahve şer’i mi değil mi diye gündeme getirmesi, tamamen devlet sohbeti diye nitelenen siyasi konuşmaları ve bireyin bu alanlarda fikir üretmesini, dinsel bir nitelik verilerek engellemenin tasarlandığını gösteriyordu.

AKADEMİK MUHİTİN KURULUŞUNA KATKI

Naima, kahvehaneleri mecma-i zürefa yani güzel konuşanların toplanma yeri sayarken 17.yüzyılın sonu ve 18.yüzyılın düşünürleri giderek boş konuşulan bir toplantı yeri olduğunu ileri sürmekte birleşirler. Oysa XX. yüzyıl  tarihçileri Osmanlı toplumsal yapısının değişmesinde kahvehanelerin olumlu etki yaptığı fikrindedirler.

Bireye eğitim kurumlarının veremediği serbest düşünme anlayışını kahvehanelerin oluşturmaya başladığını kabul etmek gerekir. Yeniçerinin devlet yönetimini daha da muhafazakar duruma getirme çabasına karşılık, aşık nağmeleri ya da Karagöz’ün eğlendirici eleştirileri sayesinde toplumumuzda yeni bir düşünür tipinin yerleşmeye başlamasını kahvehaneler sağladı.

Kağıt oyunları ve tavla gibi hem eğlence hem de kumar araçları giderek yoğunlaşırken, gazete yayını başlayınca kahvehaneler de okuma salonlarına dönüştü. Yeni Osmanlı, arkasından İttihat ve Terakki’ciler devlet sohbeti yeri olarak kahvehaneleri çok kullandılar. Özellikle İstanbul, İzmir, Selanik gibi sahil şehirlerinde deniz kenarı kahvehaneleri, jurnalci izlemesini zorlaştırdığı için ön plana çıkmaya başladı.

İkinci Meşrutiyet yıllarında da Kurtuluş Savaşı döneminde de İstanbul’un kahvehaneleri siyasi amaç için bolca kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonraysa tam bir dinlenme ve eğlence merkezine dönüştükleri bilinir. Zaten sinemanın yanı sıra pastanelerin, lüks otellerin yaygınlaşması, hele erkek kadın buluşmalarının yoğunlaşması, kahvehanelerin sadece işsiz güçsüz ya da yaşı ilerlemişlerin buluşma merkezi olmasına zemin hazırlamıştır.

PATRONA HALİL İSYANI KAHVEHANEDE PLANLANDI

1800’lerin başlarında İstanbul’da Eyüp ve Hasköy mahallelerinde yaklaşık bin ve Boğaziçi’nin Avrupa yakasında Dolmabahçe’den Rumeli Kavağı’na kadar olan bölgede yine yaklaşık bin dükkanlık bir esnaf yoklama defterine göre, o dönemde ortalama her yedi dükkandan biri kahvehane. Çok büyük bir bölümü Müslüman olan kahvehane sahiplerinin ünvanlarına bakıldığında, her üç kahvehane sahibinden birinin bostani, beşe, odabaşı gibi yeniçeri ünvanları taşıdığı görülüyor. Yine bu defterden, kahvehane sahibi yeniçerilerin oranına bakılacak olursa, esnaflıkla uğraşan her iki yeniçeriden biri kahvehane sahibidir.

28 Eylül 1830’da Lale Devri olarak bilinen dönemin sonunda çıkan ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın idam edilmesi, Sultan III. Ahmed’in tahttan indirilmesi ve Sultan I. Mahmud’un getirilmesiyle sonuçlanan Patrona Halil Ayaklanması’nın hazırlığı da Beyazıt’ta özellikle yeniçerilerin sıklıkla gittiği kahvehanelerde yapılmıştı.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEGONVİL

ANADOLU'DA İLK MOĞOL İSTİLASI

ŞİMDİYE KADARKİ EN İYİ 20 VOLEYBOL FİLMİ