BİR SPOR AŞIĞI SELİM DEMİRDAĞ
• ÖNCELİKLE KENDİNDEN BAHSEDERMİSİN?
1977 yılında Ankara’da doğdum. Sporla tanışmam ilk olarak 13-14 yaşlarında futbol yılında bir trafik kazası geçirdim ve engelli oldum. 1 yıl tedavi ve rehabilitasyonla geçti. Daha sonra tesadüfen desem yeridir basketbola başladım. Kısaca anlatayım bu olayı; Açıköğretim sınavına girmek için Doğan Çağlar Ortopedik Engelliler Okulu’na gittim sınavın başlamasına 3-5 dakika kala ön sıraya bir arkadaş oturdu, bana baktı sonra basketbol oynarmısın dedi. Ben başlangıçta biraz şaşkınlık yaşadım ve tereddüt etmeden oynarım dedim. Kendisi A milli takım sporcusu olan Ahmet İlker Akın bana İspanya’ya gideceğim 20 gün sonra dönerim görüşürüz dedi, dediği gibi de oldu ve tekerlekli sandalye basketboluna Ankara Büyükşehir’de başlamış oldum. 1 yıl sonra Karagücü takımına transfer oldum ve 2002 yılında ilk kez A Milli Takım’a yükseldim. 4 yıl Karagücü’nde oynadıktan sonra 2005-2006 sezonunda kurulan Galatasaray takımına transfer oldum. 2002-2008 yılları arasında milli takımda görev yaptım.
•UNUTAMADIĞIN ANILARIN VARMI?
Çok güzel anılarım oldu. Özellikle Galatasaray’da 4 yıl boyunca geçirdiğim yıllarda. Benim için unutamayacağım bir çok an oldu. Bunlardan biri de ilk kez kurulan Galatasaray takımının ilk formasını giyen oyunculardan biri olmak ve ilk 3 sayılık basketi atan oyuncu olmanın bana kısmet olması. Güzel anıların dışında biraz can sıkıcı anlar da oldu. Galatasaray’da 2006 yılında İtalya’da özel bir turnuvaya katılmış ve zorlu takımlarla karşılaşarak şampiyon olduk. Bu kupa özel de olsa yurt dışında kazandığımız ilk kupaydı. Kupa seramikten yapılmış altın yaldızlı basketbol topu şeklindeydi. Turnuva bittikten sonra Türkiye’ye döndük. Havaalanında kupa benim elimdeydi bir yandan da eşyalarımızı taşımak isterken kupa elimden kaydı ve yere düştü. Patt diye bir ses duyuldu, kupa patladı ve parçalandı. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü, kendimi çok kötü hissettim L.
İlk Şampiyonlar Ligi şampiyonluğumuzdan sonra Ali Sami Yen’e gitmiştik. Galatasaray – Beşiktaş maçı öncesinde 30 bin seyircinin önünde kupamızla attığımız turu unutamıyorum. Tüylerim diken diken olmuştu.
• DİĞER SPOR DALLARINA VE ÖZELLİKLE DE VOLEYBOLA HEVESİN NEREDEN KAYNAKLANIYOR?
Ben küçüklüğümden beri sporun hem içinde hem de iyi bir izleyicisi oldum. Basketbol dışında en başta voleybol çok sevdiğim branşların başında geliyor. Voleybol çok hızlı, hareketli, çabukluk gerektiren çekişmeli ve zevkli olduğu için izlerken büyük keyif alıyorum. Maçlarımla çakışmadığında ben ya voleybol salonunda ya da basketbol salonlarında maç izlemeye giderim. Bana voleybolu sevdiren filenin sultanlarının başarılarıdır. Yıldız Kız ve Genç Kız Milli Takımlarımızın Avrupa ve Dünya Şampiyonalarındaki bütün maçlarını canlı olarak izledim ve mücadelelerinden inanılmaz keyif aldım. Son olarak ta Bayanlar Türkiye Kupası maçlarını izledim. Güzel bir turnuva oldu.
Ben tam bir NBA hastasıyımdır. Maçlar gece geç saatlerde olmasına rağmen kalkar izlerim.Formula 1,atletizm, yüzme ve tenis maçlarını TV den izlemeyi çok seviyorum.
• GALATASARAY’DAKİ SPORCULUK GÜNLERİNDEN BAHSEDEBİLİRMİSİN?
Galatasaray forması giymek her sporcuya nasip olmaz bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Taraftarın sevgisi, bizlere yaklaşımı çok güzeldi. Galatasaray’da 4 yıl oynadım ve süper ligde hiç mağlubiyet yaşamadım. 3 Süper Lig, 2 Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 1 Kıtalararası Süper Kupa şampiyonluğu yaşadım.
• ŞAMPİYON KULÜPLER ŞAMPİYONLUĞU VE DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİN VE ANILARIN
İlk Şampiyonlar Ligi şampiyonluğumuzu Madrid’de kazanmıştık. Çok zor geçen turnuvada finalde Alman şampiyonu Lan Dill Takımıyla karşılaştık. Maçın ilk yarısını 2 sayı geride kapattık. 2. Yarıya başlarken hocam bana görev verdi. Maç son 2 dakikaya kadar çekişmeli geçti ve maçı biz 61-53 kazandık. Maçın bitimine 11 saniye kala Justin faul atışlarını kullanırken ben göz yaşlarımı tutamadım. Derken oyun başladı bir yandan savunma yapmaya çalışıyordum bir yandan da göz yaşlarım dökülüyordu. Bu inanılmaz bir andı benim için.
2. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğumuz belki de bizim için en anlamlısıydı. Almanya’da Frankfurt yakınlarında Wetzlar’ da düzenlenen şampiyonaya kağıt üzerinde LanDill takımı ev sahipliği yaptı. Ancak Galatasaray taraftarı büyüklüğünü bir kez daha gösterdi ve bize şampiyonaya ev sahibiymişiz hissettirdi. Tüm maçlarımızda çok büyük destek verdiler. Final maçını Alman takımıyla oynamamıza rağmen salonun 3 de 2 si sarı kırmızıydı. Zwickau takımıyla oynadığımız maçı 82-73 kazandık ve taraftarımız önünde kupayı kaldırma sevinci yaşadık.
İlk Kıtalararası Süper Kupa şampiyonluğumuzu 2008 yılında Japonya’nın Kitakyusu şehrinde diğer kıta şampiyonlarını yenerek kazandık. Finale kadar çok zorlanmadan geldik ancak final maçı çok çekişmeli ve zorlu geçti. Amerika kıtası şampiyonu Kanada takımı 3.periyodun sonunda 8 sayı öne geçmesine rağmen iyi bir geri dönüşle maçı 15 sayı farkla kazanmasını bildik ve kupaya uzandık. Kulüpler bazında dünyanın en büyük kupasını kaldırmak bana kısmet oldu.
• PETR TUÇEK NASIL BİRİYDİ?
Petr Tuçek Türkiye’ye gelen ilk yabancı oyuncudur. 2007 yılında aramıza katıldı ve çok kısa sürede bizlere uyum sağladı. Hücum ve savunmada Petr ile aynı tarafta oynadım ve bu güne kadar oynadığım uzunlar içerisinde en saygılı ve en profesyonel uzun oyuncudur. Petr tam bir profesyoneldir. Hem saha içinde ki ciddiyeti hem de saha dışındaki yaşamı ile örnek alınması gereken bir sporcudur. 2 çocuk babası olan Petr çok kısa sürede Türkçe öğrendi ve Türkiye’de kaldığı 5 sene boyunca bizden biri gibi Türk gazeteleri okur ve bizlerle Türkçe sohbetler ederdi. Takımımızda kaptanlık yapmış olan Petr ile ilgili unutamayacağım bazı anılarımda oldu. 2007 yılında ilk kez katıldığımız Avrupa Kupaları Kupa 2 de sayı kralı olmuştu Petr hem de açık ara. Ödül töreninde top skorer ödülünü aldı ve beni işaret ederek bu ödül takım arkadaşımın o bana bu pozisyonları hazırlamasaydı ben sayı kralı olamazdım dedi.
Bir de kendisi kaptan olmasına rağmen ilk kazandığımız Kıtalararası Süper Kupayı o kaldırmadı ve benim kupayı kaldırmamı istedi bu davranış beni çok onore etmişti. Petr’in nasıl biri olduğunu bilmem anlatabildim mi? Şimdilerde Petr İspanya’da Madrid’ te Fundosa takımında basketbol yaşamına devam ediyor. Halen kendisiyle sık sık internet üzerinden görüşüyoruz ve dostluğumuz devam edecektir.
• KARAGÜCÜ’NDEKİ GÜNLERİNDEN BAHSEDEBİLİRMİSİN?
Karagücü benim için özel yeri olan bir takım. Galatasaray’a gitmeden önce 4 yıl ve döndükten sonra bu yılla birlikte 4 yıl olacak yani 8 yılımı geçirdiğim bir takım. Burası benim yuvam gibi. Karagücü takımının diğer takımlardan farklı olarak bir misyonu bulunmaktadır. Güneydoğuda yaralanan yada kaza geçiren gazilerimizin rehabilitasyonu ve yeniden hayata adaptasyonu için bir vitrin. Bizler gazi kardeşlerimi bu spora çekerek onların kısa sürede sosyal hayata adaptasyonlarını sağlamaya çalışıyoruz. Bununla birlikte mücadeleci de bir takım Karagücü. Geçtiğimiz yıl play off oynadı ve ligi 5. Bitirdi.
• BU GÜNLERDE NELER YAPIYORSUN?
Halen Karagücü takımında aktif spor yaşamım devam ediyor. Ben sporcu kimliğim dışında Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde memur olarak çalışıyorum. Bu yıl da Gazi Üniversitesi Spor Yüksek Okulu Antrenörlük Bölümü’ne başladım. Basketbolu bıraktıktan sonra sporun içinde kalmak ve hizmet etmek istediğim için bu işin okulunu okuyorum. Bunların yanında Ankara Büyük Erkekler Basketbol Ligi’nde mücadele eden Meteoroloji Spor Kulübünde antrenörlük yapıyorum. Bekarım ve ailemle yaşıyorum. Araba kullanmayı, müzik dinlemeyi ve vakit bulursam sinemaya gitmeyi seviyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder