FRANCO'NUN SEVGİLİ TAKIMI-REAL MADRİD




Bugünün endüstriyel futbol döneminde siyaset ikinci plana düşse de tarihsel kökenler unutulmuyor. İspanyol takımı Real Madrid sadece ülkesinin değil Avrupa’nın en başarılı spor kulübü.

Ama aynı zamanda 1920’lerden beri hükümetlere daha yakın duran, 40 yıl boyunca da faşist Franco rejiminin propaganda aracı gibi görülen kulüp, 1903’te FC Madrid adıyla kurulan kulüp için dönüm noktalarından biri 1920’lerde İspanya Kralı 13.Alfonso’dan Real (Kraliyet) unvanını almasıydı.

Ama sağ ideolojiye asıl yakınlaştığı dönem 1940’tan sonrasıydı. İspanya, iç savaştan sonra General Francisco Franco’nun yönetimindeydi. Ülke 2.Dünya Savaşı’na girmemişti ama uluslararası alanda hiç de parlak bir itibarı yoktu. Bu itibarı yeniden kazanmak için yöntemlerden biri de spor olabilirdi.

Franco rejimi sporun bir propoganda aracı olarak önemini kavramıştı. Ama farklı dallardaki yatırım yerine on binlerce seyirci alacak stadyumlar inşa edildi. Burada ülkenin en iyi oyuncuları kadar yabancı yıldızlar sahne alacaktı. Bunun bir numaralı aracı da Real Madrid olacaktı. Bu uğurda biraz da kayrılacaktı elbette.

Örneğin yazar Jimmy Burns, İspanya’da futbolun hikayesini anlattığı Le Roja kitabında bu devlet korumasından bahsediyor: 1943 Frankist müdahalenin derinden hissedildiği ilk yıldı. O yıl Generalissimo Kupası adıyla oynanan turnuvanın yarı finalinde ilk ayağın galibi 3-0’la Barcelona’ydı. Rövanş maçına dakikalar kala Barcelona soyunma odasına beklenmedik bir misafir indi ve turun akıbetini değiştirdi. Bu kişi Franco’nun devlet güvenliğinden sorumlu direktörü Kont Mayalde’ydi. Kont, oyuncuları Bazılarınız vatanseverlik yokluğuna rağmen futbol oynuyorsa bunu rejimin cömertliğine borçlu diyerek uyardı. Madrid seyircisinin hakaretlerle dolu baskısıyla geçen maçın skoru her şeyi açıklıyordu:11-1.

1947’de Real Madrid başkanı Santiago Bernabeu, Chamartin Stadı’nı 100 bin kişilik bir futbol mabedi haline dönüştürüp ikinci hamleyi de yaptı.

Buna karşılık tam bir hakimiyet sağlanmış değildi. 1950’lerin başında Barcelona üst üste şampiyonluklar kazanarak İspanya futbolunun hakim gücü haline geliyordu. Macar yıldız Kubala’nın önderliğindeki takım iki kez de Latin Kupası’nı kazanmıştı.

1953’te Arjantinli Alfredo Di Stefano’yu kadrolarına katmak için harekete geçtiler. İşte bu noktada Franco yönetimine son derece yakın olan Bernabeu sıkı bir kulis faaliyetine girişti. İspanya Kraliyet Futbol Federasyonu, Barcelona’ya Di Stefano’yu transfer etme izni vermedi ve o da Real Madrid’in yolunu tuttu.

Takip eden 11 sezonda Real Madrid sekiz kez lig şampiyonu olduğu gibi Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı da üst üste beş kez kazandı. Üstelik de oynadığı hücuma dayalı futbol stiliyle tüm kıtada nam saldı.

Diğer İspanyol takımları bu çekiciliğe sahip değildi. Real Madrid bu başarılara paralel olarak merkezi hükümetin gücünü ve otoritesini temsil ederken Barcelona, Athletc Bilbao  gibi takımlar da bölgeleri temsil rolünü üstlendi. Katalanlar ve Basklar için futbol stadyumları bir sesini duyurma alanı haline geldi.

İki yazar Arnaud ve Riordan’ın aktardığına göre minnettarlık karşılıklıydı. Franco rejimi kulübü desteklemiş, karşılığını da almıştı. Ulusal Spor Delegasyonu’ndan Jose Solis de bunu Real Madrid’li oyunculara şu sözlerle açıklamıştı: Bize bütün büyükelçilerimizin yaptıklarından fazlasını yaptınız. Galibiyetleriniz içeride ve dışarıda bütün İspanyollar için gurur kaynağı ve İspanyol bayrağını da yüksekte tutuyor.

Real Madrid hakimiyeti 1970’lerde de sürdü. Ancak General Franco hastaydı ve 1975’teki ölümü bir sürpriz olmayacaktı. Ama Barcelonalılar için o aslında 17 Şubat 1974 günü öldü. Çünkü o gün Cruyff’lu Barcelona, Real’i hem de deplasmanda 5-0 yendi. 1978’de Başkan Bernabeu’nun ölümüyle de Franco döneminin etkisi tamamen sona erdi.

Real Madrid son dönemlerde de hükümetler ve diğer kurumlarla hep iyi geçindi. 1990’larda kulübün borçları 300 milyon Euro’ya dayanmıştı. Bu kez de imdada Madrid Belediyesi yetişti ve antreman tesislerini satın alarak bütün borçları bir çırpıda kapatıverdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEGONVİL

ANADOLU'DA İLK MOĞOL İSTİLASI

ŞİMDİYE KADARKİ EN İYİ 20 VOLEYBOL FİLMİ