FEHMİ SADIKOĞLU
·
ÖNCELİKLE BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
21.09.1945 yılında İstanbul’da doğdum. İlk, orta, liseyi Şişli Terakki Lisesi’nde bitirdim. İsviçre’ye yüksek tahsil için gittim. Kimya mühendisi olmak gibi bir tutkum vardı. Ancak Fransız okulundan gelmediğim için üniversitede sıkıntı yaşadım. Bir buçuk yıl sonra ülkeme dönerek Kimya mühendisliğini bitirdim.
·
BASKETBOLU NEDEN KİMYA MÜHENDİSLİĞİNE TERCİH ETTİNİZ?
Babamın da spora olan sevgisinden futbol
ve basket maçlarını kaçırmazdık. Babamın Şükrü Gülesin, Bülent Eken, Küçük Ali
gibi arkadaşları ile bize gelip tavla oynarlardı. Beni yandaki arsada futbol
oynarken izlerlerdi. Bülent Eken bu çocuğu İtalya için milli takım kampına
çağırayım demiş, babam istememişti. Çok üzülmüştüm. Lisede sonrada Lausanne da
voleybol oynadım. Çok sıçradığım için beni takıma almışlardı. Değer Eraybar
hayranı olarak onun servis ve smaçlarını taklit ederdim. Üniversite 3. sınıfta
19 yaşında başta Ateş Çubukçu'nun ve arkadaşlarımın teşviki ile PTT de Mehmet
Baturalp ile basketbola başladım. Kısa sürede fiziğimin üstünlüğünü sahada
belli ettim. Çabucak milli takım seviyesine yükselmem herkesi şaşırttı.
·
BASKETBOLDA OYUNCU
OLARAK HANGİ TAKIMLARDA OYNADINIZ VE NE GİBİ BAŞARILAR ELDE ETTİNİZ?
Sonra BJK takımında oynadım. İlk coach'um
Tuğrul Demir beni hep ilk beşte başlatıyordu. Efsane idarecilerimiz Sedat
Kesen, Çoşkun Ergün, Emin Bengisu bana içimde olan karakterlerini aşıladılar.
Sonra Cavit Altunay ile basketbolumu geliştirdim. 1974-75 yılında Şampiyon
takımın takım kaptanıydım. BJK ile Türkiye kupasını da kazanmıştık. İTÜ'nün
ağır bastığı yıllardı o yıllar, İTÜ'nün o meşhur kadrosunu yenerek gelecek
yıllara damgamızı vurmuştuk. BJK bütün takımların korkulu rüyası olmuştu.
·
ANTRENÖR OLARAK HANGİ TAKIMLARDA ÇALIŞTINIZ VE BAŞARILARINIZ NELERDİR?
Cavit Altunay bana basketbolu çabuk öğreneyim
diye alt yapıda falan coach luk yapmamı önerdi. Hemen çok zayıf olan hatta
neredeyse olmayan BJK alt yapısında ve o sıralarda kurduğum kız takımında çalışmaya
başladım. 19 okulda kız basketbolunu kurdum veya çalıştım. Kısa sürede kızlar
gelişmeye başladı. BJK olarak Galatasaray Lisesi kızlarının bizim takımda
oynaması herkesin çok hoşuna gidiyordu. GS kız basketbolunu da gizlice
kurulmasında Nükhet Anadol'la ön ayak olmuştuk. Sonra ben BJK 'lıyım diye
antrenman yapmamı istemediler. Kızlar şubesi kısa sürede kapandı. Galatasaray'a
geldiğimde kız basketbolunu şart koşmuştum. Sn. Faruk Süren, Sn. Cumhur Şahin
ve BJK dan beri beraber olduğum coach'lar Murat Tümer ve bize katılan Savaş
Gökbayrak ile yenilmez armada Galatasarayı oluşturduk. Sırasıyla BJK, GS, ,
Milli takım, FB, Teletaş, Samo Yıldırım, Ortaköy, tekrar GS da erkek
takımlarını çalıştırdım. Kızlarda BJK, GS,Milli takımların Yıldız, Genç, A
takımlarının ilk antrenörü gururunu taşıdım. ve FB de iken kızların erkelerle
aynı seviyede düşünülmesine ve antrenman gelişimine ön ayak oldum ve ağırlık
çalışmalarını ilk kez antrenmanlara soktum.
·
BERABER ÇALIŞTIĞINIZ VE UNUTAMADIĞINIZ OYUNCU YA DA
OYUNCULAR VAR MI?
Çalıştırdığım oyuncular arasında BJK dan Battal
Durusel, Abdullah İnce, Hurşit Baytok, Ahmet Kurt, Erman Kunter, İhsan Bayülken
milli takımdayken Efe Aydan, Erman Kunter, Emir Turam, Lütfü Arıboğan, Behçet
Üner, Tamer Oyguç gibi efsane oyuncularla çalıştım. Kızlarda benim için
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyisi Fügen Tunçok Kansak ile milli takımda
buluştuk. Tülin, Artırır, Bahar Akın , Derya Özyer, Zeynepgül Ene, Pınar Baysan, Müge Kolday,
Handan Özbek, Çelen Memnun, Arzu Özyiğit, Serap Yücesir, Şebnem Tümer gibi
bugünkü basketbolun temelini atan efsanelerle ve bu satırlara sığmayacak
efsanelerle başlamıştık.
·
KAÇ KEZ MİLLİ TAKIM ANTRENÖRLÜĞÜ YAPTINIZ?
Tam rakam söyleyemem fakat kız milli takım
kurulana kadar rahmetli Aydan Siyavuş ile iki yıl erkek milli takımını
çalıştırdım. Altı yıl da bütün kız milli takımlarını rahmetli Mustafa Erkoç
aralıksız çalıştırdık. Toplamda 100 civarı maç oynadığımızı zannediyorum.
·
BU SÜREÇ İÇERİSİNDE UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZ OLDU MU?
Bulgaristan’da kız milli takımıyla Yunanistan
maçına takımı otobüse bindirmeyip mehter marşı ile salona sokmuştum hayatımızın
ilk genç milli maçı idi. 1 saniye kala güçlü Yunanistan’a kaybetmiştik.
Yunanistan kaptanı topu Handan'ın yüzüne fırlatınca başta Zeynepgül kızların
üzerine koştular. bende sahaya girenleri (Yunan gazeteci olduklarını sanıyorum)
bir bir telef edip Yunanlı Türk'e top atan kızın boğazına yapışacağım anda
Yunan coach'u diz çöküp yalvarmaya başlamıştı. "Please coach, please
coach" şöyle bir ittim artık yeterli tepkimi göstermiştim. Takımı toplayıp
salonu terk ettik. Rahmetli Afif Kayalı akşam yemeğinde rezil olduk FİBA dedi.
Ben esas tepki göstermezsek rezil olmuştuk diye çok sert çıkmıştım. FİBA
yetkilisi de o gün başkan Stankoviç’ti yanılmıyorsam. Bana geldi sakin ol dedi.
Bu burda bitmez dedim. İstanbul da gerekli işlemleri yapacağım dedim. Çok
kızgındım. akşam FİBA başkanı Afif ağabey benim ne yapacağım korkusuyla
Yunan yöneticilerin yemeğine davet edildik. Yunanlılar bizden özür dilemiş olay
kapanmıştı. Benim için kadın basketbolü o gün başlamıştı. Önünde kimse
duramayacaktı çıkışımızın. Arzu, Hülya, Zeynepgül, Pınar olaya yakın olanlar
çok iyi hatırlarlar.
·
BASKETBOLDA ULAŞMAYI İSTEDİĞİNİZ BİR HEDEFİNİZ VAR MI?
Malum Nirvana'ya ermeğe çalışırız ama bir türlü
ömür yetmez. Ama ben hala çalışıyorum
antreman teknikleri üzerinde ve bunları kurduğum FESA takımında
uygulamaya çalışıyorum. Bir çok genç arkadaşa da faydalı olmaya çalışıyorum.
Tek bir hedefim olmadı. Tam teşekküllü bir salon yaptırmak. Her platformda
dile getiriyorum. Bu basketbol patlamasını olimpik salonlarla yatıştıramazsınız
semt sahaları çoğaltılmalı. Muhteşem gelişen antrenör kadrosunun
yapabilecekleri çok daha iyi şeyler var. Bu çalışkan insanların önü
açılmalıdır.
·
EN ÇOK HANGİ MÜZİK DALINDAN HOŞLANIRSINIZ?
Hemen hemen her müzik dalında hoşlanırım.
Küçükken 7 sene piyano çaldım ve konserlere çıkmıştım. Belki de seyirci için
oynamayı orada öğrenmişimdir. Elvis sonra Beatles ile büyüdüm. Rock
müziği severim. Queen beni etkilemiştir. Tabii Fransız, İtalyan 1960-70
li yazlarda aklımda kalan şarkılarla dolu. Müzik ile düşünen, hatta antrenman
ritmime göre mırıldanan biriydim. Müzik, basketbol, şiir beni hep etkiler.
Onlarsız yapamam.
·
1985-86
YILINDA ŞAMPİYON OLAN GALATASARAY’IN ANTRENÖRÜ SİZMİŞSİNİZ O SEZON NASIL GEÇTİ?
1985-86 Yalçın Granit, Faruk
Süren ve benim birlikte müthiş bir birliktelikle yaptığımız bir işti. Daha da
devam ederdi bizi kimse yenemezdi. Yalçın ağabey Calvin Roberts da israr etti.
Ben Michael Sceurce'ü bırakmamak için yeterli olamadım. O kararla hem takımın
hem de benim sonum oldu. Üç senedir fırtına gibi esen takımı yok ettik bence.
Yalçın ağabey seyirciye yeni bir şeyler vermek istiyordu. Tutmadı. Calvin blok
haricinde takım savunmasında ince kaldı. Havada uçup durdu. Bayanlarda
bugünlerin takımı yaratıldı. Betsy Bailey mürüvetini gördü Türk oyuncuların.
Ben takıma milli takım coach'u olduğumdan yabancı almadım. Namağlup çok rahat
şampiyon olduk. Herkese bugünkü Yunan takımlarını hatırlatmak isterim. Rol
alanların hepsi yerlidir. Yabancılar daha ziyade eksikleri tamamlarlar. Bu iki
Yunan takımını yenmek zordur. Kadın basketbolu şu an için tükenmiş gibi
görünmektedir. Cidden bu işe inanan bir yöneticiye ve onun seçeceği coach'a
ihtiyaç doğmuştur. Avrupa şampiyonlukları gelebilir iniş başlamıştır. Erkelerde
de durum farklı değildir. Kaç yıldır final four hayali ile yaşayacağız
bilinmez. Bir Türk gencinin Kerem Tunçeri de bırakırsa kimi rol model
alacaktır. Seyirci de aslında yok olacaktır. BJK iddasını yitirdi seyirci yok
oldu. Böyle giderse herkesin akibeti aynı olacaktır. Geçici tedbirlerle gün
kurtarılır. Türklerin rol aldığı takımlara sabır gösterilmelidir.
·
GALATASARAY’IN
UNUTULMAYAN YABANCILARINDAN MİCHAEL SCOURCE VE PAUL DAWKİNS’TEN BİRAZ
BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Michael Sceurce, Paul Dawkins
önce bizden biri idi. Çok çalışkandılar. Binlerce şut atıp o müthiş isabetlere
ulaştılar. Ben fee play oyunu sevdiğimden de o yıl büyük isabetle attılar. biz
maça benzer antrenman yapardık. Amerikalılar gibi ağırlık çalışmalarını her
sabah vucudu 32e bölerek çalıştırıyordum. Hem kaslar oksijenlenip dinleniyor.
Hem de rutin sıkıcı antrenmaları özletiyordum. Her sabah 09.00 iş başı
olunca gece erken yatılıyor bu güçlü fizikler rakiplere bela oluyordu. Çok
pozitif coach için ideal oyunculardı. Bir kere dertleri olduğunu duymadım.
bunda Faruk Süren’in ilişkilerinin başarısı da yatıyordu. Yalçın ağabey
sezonluk hedefleri belirleyen kişi olarak hepimizden ne alacağını iyi bilirdi.
Takım gibi takım olunca bu iki güzide isim çok öne çıktı. Takım onları topla
buluşturmayı iyi biliyordu. Türk oyuncuların katkıları da aşağı kalmazdı. Ligi
yüz sayı ortalamasının üstünde
bitirmişti.
Meşhur Türkiye Kupasında ben
coach değildim galiba.. Ama benim de oynattığım gibi püf nokta Michael'ın
guarda geçmesi ile Fenerbahçe kısalarını yolda geçip geçip hızlı hucumların ve
asistlerin etkili olmasıydı. Ama doğrusu Yalçın Granit'in kurduğu düzen
kusursuz işliyordu. Coach değişiklikleri her yıl onaylamasamda pozitif
etkiliyordu. Ta ki yukarda anlattığım Türkiye kupasının kahramanı
Michael!dan vazgeçene kadar, Michael sonrası GS başarılarına ara vermiş oldu.
Biz o takımı Faruk Süren'in deyimiyle "Family business" deyip
kurmuştuk ! Zira Yalçın ağabeyin hanımı Rahşan Sadıkoğlu ve Faruk Süren'in
hanımı Hatçe Sadıkoğlu benim kuzenimdiler.
Herkes beraber büyümüş çok yakın dosttuk. Şimdi yapılan planların
değerini daha iyi anlamış bulunuyor ve bu iki değerli insanı daha da taktir
ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder