FRENK HEKİMİN HANESİ NERESİ



Yazımıza Haliç ve Boğaziçi’nde yapacağımız bir gezi ile başlıyoruz. Gezi bugünkü Sepetçiler Kasrı’nın yanında bulunan Yalı Kasrı’ndan başlıyor. Yalı Kasrı padişahların, donanma sefere çıkarken yapılan töreni seyrettikleri kasırdır ve bugün yoktur. Yanında Bostancıbaşı Ocağı vardı. Bunun yanında sahildeki evler sıralanmaya başlar.

Bahçekapı’ya doğru yolumuza devam edersek III. Selim zamanında meş’um bir rol oynamış ve padişahını tahtından etmiş eski sadrazam Hafız İsmail Paşa’nın eviyle birlikte Vezir İskelesi’ne varırız. Bunları üç çeşm yani üç göz bir kayıkhane ve iki cami izleyecek ve sonra Hatap Meydanı’na yani Odun Meydanı’na geleceğiz. Onun yanında defterdeki ifade ile Bostancı Kara Hüseyin kullarının kahvesi ve üç yemişçi dükkanı vardır.

KAPANDAKİK’TEN UN DAĞITILIRDI

Ondan sonra Gümrük Eminliği ve onun meydanı gelmekte ve bu meydandan sonra az sayıda ev ve kahvehane arasında çeşitli iskeleler izlenmektedir. Bunlar Beşiktaş ve Boğaz’ın köylerine işleyen pazar kayıklarının kalktığı iskelelerdir. Son iskele Yemişhane İskelesi’dir. Bununla Cibali İskelesi arasında yine evler, kahveler, yemiş ve zeytinyağı halleri, keresteci dükkanları ve bugün Unkapanı dediğimiz o zamanki adıyla Kapan-ı Dakik İskelesi bulunur. Bu son iskele İstanbul’un gereksinimi olan unun getirilip şehre dağıtıldığı iskeledir.

Yemiş İskelesi-Cibali İskelesi Musevilerin oturduğu yerlerdir. Burada Cevahirci Hayyim Yahudi’nin hanesi gibi pek çok Musevi’nin evi vardır. Asıl ilginç olanı da Yahudhane denilen ve oda oda kiraya verilip gelir getiren yapılardır. Bu yapıların sahipleri Müslüman ve Yahudi olabilir hatta Yeniçerilerin 56. Ortası’nın sahip olduğu Bir Yahudhane ve kayıkhane de vardır.

Cibali İskelesi’nden Fener İskelesi’ne kadar yolumuza devam edersek o dönemin deyişiyle Zimmilere yani Hristiyanların evlerine rastlamaya başlarız. Bu kıyıda evleri olan bütün gayrimüslimler zenaat ve ticaretle uğraşan kişilerdir. Arada Ayakapu ve Bab-ı Cedit iskeleleri vardır. Fener İskelesi’nden Ayvansaray İskelesi’ne kadar olan kıyılarda Museviler ve Zimmiler karışık oturmaktadır. Arada Balat İskelesi vardır. Ayvansaray İskelesi’nden sonra, Defterdar ve Eyüp iskelelerine kadar ise tamamen Müslüman hanelerini görüyoruz. Bu kıyılarda Yavedut İskelesi, Çamur İskelesi gibi ara iskelelere de rastlıyoruz. Defterdar İskelesi’nden hemen sonra II. Mahmud’un kız kardeşleri İsmetlu Beyhan ve İsmetlu Esma Sultanların sarayları vardır.

Eyüp İskelesi’nden Bahariye Kasr-ı Hümayunu’na kadar olan kıyıda evden çok kahvehane vardır. Bu kıyıda da padişahın iki kız kardeşi İsmetlu Hibetullah ve Hatice Sultanların sarayları bulunur. Buradan artık o günlerde ortada olmayan Karaağaç Kasr-ı Hümayunu’nun boş arsasına geliriz; onu Sütlüce ve Halıcıoğlu iskeleleri izleyecektir. İkisi arasında kumbaracıların kışlası, iskelesi ve kahvesi vardır. İlginç olan bir husus; tamamen Müslümanların oturduğu bu semtte Hekim Knorti Yahudi’nin hanesinin olmasıdır. Halıcıoğlu İskelesi’nden Kasımpaşa İskelesi’ne kadar uzanan bölgede özellikle Hasköy’de Yahudi evlerine ve pek çok Yahudhanelere rastlamaktayız.

Şimdi Tersane-i Amire bölgesine yaklaşıyoruz. Osmanlı donanmasının tersanesi olan bu kıyıda gemi yapımında kullanılan kereste ve diğer malzemelerin ambarları sıralanmaktadır. Onu geçtik mi Kasımpaşa İskelesi’ne varırız. Kasımpaşa ile Azapkapısı İskelesi arasında zahire ambarları, tersanenin büyük havuzu, kalyoncu kışlası ve bir sığır salhanesi bulunur. Bu aradaki küçük Meyit İskelesini kayık üreten dükkanlar izler.

BALIKPAZARI’NDA KERESTE GÜMRÜĞÜ

Azapkapı’dan Galata Balıkpazarı İskelesi’ne kadar kereste gümrüğü ile kayık imal eden dükkanlar ve onların halat ve makara gibi parçalarını satan işyerlerini görüyoruz. Bu kıyıda artık evlere rastlanmaz ama kahve ve berber dükkanları vardır. Galata’dan Karaköy İskelesi’ne kadar olan sahil ise serapa balık tuzlayıcı dükkanları tarafından işgal edilmiştir.

Karaköy-Tophane arasında evlerle özellikle yağ ve mum ile makara satanların dükkanların karışık olarak bulunduğunu görüyoruz. Bu kıyılar Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin karışık olarak oturduğu mahallelerdir.

Tophane’den Beşiktaş’a kadar ise dükkanlar ortadan kalkmakta ve Müslümanlara ait yalılar deniz kenarında sıralanmaktadır. Bu arada pek çok ma-i leziz yani lezzetli suyu olan çeşme de dikkati çekmektedir. Beşiktaş’tan Ortaköy’e kadar da Barbaros Hayrettin’in türbesinden sonra dönemin önemli ricalinin yalılarının sıralandığı görülüyor. Ortaköy-Kuruçeşme arasında ise Müslüman hanelerinin yanında Hristiyan ve Musevi evleri bulunmaktadır. Kuruçeşme-Arnavutköy arasında ise Çorlulu Ali Paşa’nın yalısı dışında hiç Müslüman hanesi yoktur.

Bebek’e doğru giderken gayrimüslim evleri bitmekte ve yine yalnızca Müslümanların oturduğu bir bölgeye gelmekteyiz. Bebek İskelesi’nden önce İsmetlü Beyhan Sultan’ın sarayı ve çeşmesi vardır ve iskelenin hemen yanında Bebek Kasr-ı Hümayunu yani padişahın ikametine tahsis edilen kasır bulunmaktadır.

Bebek’ten Rumelihisarı İskelesi’ne kadar yalıların hepsi devrin ricalinin, önemli görevleri üstlenmş olan kişilerin yalılarıdır. Örneğin Hekimbaşı Behçet Efendi bunlardan biridir. Emirgan’a yaklaşırken Baltalimanı’ndan sonra Gayrimüslim evlerine tekrar rastlıyoruz ancak Emirgan-İstinye arasındaki yalıların sahipleri Müslümanlardır. İstinye bir kalafat yeri olarak ortaya çıkmaktadır.

İstinye-Yeniköy-Tarabya arası ise hem Müslümanların hem gayrimüslimlerin meskenlerinin bulunduğu bir bölgedir. Tarabya İskelesi’ne yakın bir yerde de koyun kesimi yapılan bir salhane vardır. Tarabya-Kireçburnu arası ise bütünüyle Zimmilerin haneleriyle doludur.

ELÇİLİKLERİN KEBİR YALILARI

Kireçburnu-Sarıyer arası özellikle Büyükdere ise özellikle karışık bir nüfusu barındırırken yabancı elçiliklerin ve bu elçilik personelinin bulunduğu mahallelerdir. Büyükdere İskelesi’ne doğru Fransa ve Rusya elçiliklerinin kebir yalıları yani büyük yalıları göze çarpmaktadır. Bu iki yalının yanında Danimarka, Felemenk, Dubrownik ve İngiltere elçilikleri çalışanları yani başkatipleri, tercümanları gibi görevlilerin evleri de Büyükdere civarındadır. Sarıyer İskelesi ile Yeni Mahalle arasında ise beş kahvehane ve yalnızca bir yalı Hacı Ahmet Efendi’nin yalısı bulunmaktadır.

Yeni Mahalle ve Rumeli Kavağı’nda ise burada bulunan hisarın iki yanında karışık bir yerleşim ve bol kahvehane vardır.

Boğaz’ın Asya kıyısına geçersek; Anadolu Kavağı ile Beykoz arasında tamamen Müslüman nüfus yaşamaktadır. Bu arada bu bölgede askeri tabyalar da vardır. Hünkar İskelesi denilen mahalde ise Osmanlı’nın ilk kağıt fabrikası, bostancıbaşı defterindeki anlatımla Beylik Kağıthane bulunmaktadır. Bu kağıthane III. Selim döneminden kalmadır.

OSMANLI İDARECİLERİ HİSAR’DA

Beykoz’dan Çubuklu Bahçesi’ne kadar olan deniz kıyısı hep Müslüman evleridir ve arada İncirköprü ve Paşabahçe iskeleleri vardır. Buradan Kanlıca’ya kadar iki ara iskelesi yani yalı sahiplerine ve küçük esnafa hizmet eden iskele, biri harap iki cami, bir çeşme bulunmaktadır.

Kanlıca-Anadolu Hisarı arasında ise devrin önemli ricalinin yalıları sahilde birbirini izlemektedir. Anadolu Hisarı’ndan sonra Göksu Deresi ve Göksu-yu Sagir Deresi yani bugünkü Küçüksu Deresi arasında ve Kanlıca’ya kadar sahilde ve Vaniköy yolunda Dolapaltı denilen mahalle kadar Osmanlı bürokrasisinin üst düzey yöneticilerinin yalıları bulunmaktadır. Dolapaltı’ndan sonra Sarraf Anton ve Mıgırdıç, Kürkçü Artin ve Kuyumcu Serapo gibi Zimmilerin evlerini görmekteyiz. Vaniköy, Çengelköy ve Beylerbeyi kıyıları ise bütünüyle İstanbul’un üst mevki sahiplerinin yalılarıyla doludur.    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EDİRNE KASIRGASI

TEDİRGİNLİKTEN BASARI DOLU GUNLERE

OTURARAK VOLEYBOL NEREYE KOŞUYOR