Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SERDAR MENGİ: İDEAL YERLEŞİM GELENEĞİ

SERDAR MENGİ: İDEAL YERLEŞİM GELENEĞİ : -          Safranbolu’da bulunan evler Türk ev mimarisinin anıtsal örnekleri arasındadır. Genelde giriş katlarında kargir üst katlarda...

İDEAL YERLEŞİM GELENEĞİ

-          Safranbolu’da bulunan evler Türk ev mimarisinin anıtsal örnekleri arasındadır. Genelde giriş katlarında kargir üst katlarda bağdadi olan duvarlar tipiktir. Evlerin planları Osmanlı dönemi boyunca yaygın olarak kullanılan orta sofalı ve yan sofalı plan tiplerindendir. Ama nispeten küçük evlerde bu geleneksel plan şemaları görülmez. -          17-19.yüzyıllardaki Türk toplumunun sosyo-ekonomik yaşantısını günümüze aktaran Safranbolu evleri, taşın estetik kullanımı, tavan ve duvar süslemeleri ile yörenin iklim özelliklerine göre geliştirilmiş malzeme ve inşa tekniği ile eşsizdir. -          Arnavut kaldırımlı dar sokaklar insanlar arasındaki sosyal ilişkilere sıcaklık katmış, komşuluk ilişkileri evlerin konumlanmasını etkilemiştir. -          Evlerinin cephe özelliklerinin başında farklı açılar, şekiller ve tekniklerle dışarı taşan çıkmalar gelir. Bu çıkmalar tek tek konutların cephelerini hareketlendirdiği gibi sokak ve mahalle dokusunun da hareketlenmesini sağl

SERDAR MENGİ: İDAM

SERDAR MENGİ: İDAM : İdam kısaca devlet eliyle ve resmen insan öldürmek demektir. Dişe diş mantığı ile yapılır ama tarih kimseyi öldürmemiş, kimseye herhang...

İDAM

İdam kısaca devlet eliyle ve resmen insan öldürmek demektir. Dişe diş mantığı ile yapılır ama tarih kimseyi öldürmemiş, kimseye herhangi bir zarar ermemiş insanların idamlarıyla ya da toplu şekilde infazlarıyla doludur. Moğolların eskiden suçluyu bir çuvala koyarak tüm ordunun üzerinden atlarla geçmesi suretiyle öldürdüğü bir idam türü vardır ki bu hayvan, bölgesine göre fil de olabilir. İnsanlık tarihi, zeytinyağı dolu bir havuza çırılçıplak asılmış ve cevizle beslenerek yavaş yavaş eriyerek idam edilen insanları da görmüştür. İdam daha eski çağlarda görüldüğü üzere işkence ile karışık yapılmıştır. Kısaca kişinin ölümünü uzatmak amaçlanır ve genellikle topluluk önünde yapılır ki herkese ibret olsun. İdam, insanın en vahşi yönlerinden biri olan intikam duygusunun devlet eliyle açığa çıkmasıdır. Yıllar geçtikçe endüstri devrimiyle birlikte idam da kendini yenilemiş ve daha endüstriyel bir hal almıştır. Fransızlar idama harika bir hız katmış ve ne gariptir ki bu arada en ani ve a

SERDAR MENGİ: MİMAR SİNAN'IN BAŞINA GELENLER

SERDAR MENGİ: MİMAR SİNAN'IN BAŞINA GELENLER : Osmanlı medeniyeti dendiğinde hiç şüphesiz akla gelen en önemli dallardan biri mimari, mimari dendiğinde ise düşünülen ilk isim Mimar S...

SERDAR MENGİ: MİMAR SİNAN'IN BAŞINA GELENLER

SERDAR MENGİ: MİMAR SİNAN'IN BAŞINA GELENLER : Osmanlı medeniyeti dendiğinde hiç şüphesiz akla gelen en önemli dallardan biri mimari, mimari dendiğinde ise düşünülen ilk isim Mimar S...

MİMAR SİNAN'IN BAŞINA GELENLER

Osmanlı medeniyeti dendiğinde hiç şüphesiz akla gelen en önemli dallardan biri mimari, mimari dendiğinde ise düşünülen ilk isim Mimar Sinan olur. Sadece imparatorluğun başkenti İstanbul’un değil diğer pek çok Osmanlı kentinin siluetini belirleyen Koca Sinan, her biri birer sanat eseri olan yüzlerce külliye, cami, mescit, köprü, kervansaray ve çeşme inşa etmişti. Sadece hizmetinde bulunduğu padişahlar için değil, valide sultanlar, sultanlar, sadrazamlar, vezirler ve paşalar için de irili ufaklı yapılar inşa eden Sinan’ın eserleri arasında en önemlilerinden biri de, İstanbul’un su meselesini yüzlerce yıl boyunca kökünden çözecek Kırkçeşme su tesisleriydi. Böylelikle şehri, kilometrelerce uzaklıktaki kaynaktan suya kavuşturmuştu. Mimar Sinan, kendi eseri Süleymaniye Külliyesi civarındaki   evine ve Fetva Yokuşu ile Mimar Sinan Sokak’ın kesiştiği köşede yükselen türbesinin önündeki sebiline Kırkçeşme suyu bağlatmıştı. 99 yaşında vefat ederek Kalfalık eserim…. dediği Süleymaniye’nin

SERDAR MENGİ: MEDYA NASIL TESLİM OLDU

SERDAR MENGİ: MEDYA NASIL TESLİM OLDU : 1980 öncesi kuşak, Haldun Simavi gibi medya patronlarını, hem de sektörün en büyüklerinden biri olduğu dönemde tanıdı. 12 Eylül 1980 da...

MEDYA NASIL TESLİM OLDU

1980 öncesi kuşak, Haldun Simavi gibi medya patronlarını, hem de sektörün en büyüklerinden biri olduğu dönemde tanıdı. 12 Eylül 1980 darbesinin lideri Orgeneral Kenan Evren’i Günaydın’a ziyarete geldiği zaman (1985) onu karşılamamak için gazeteyi terk etmişti. Darbeciler gazete sahiplerini Ankara’ya Çankaya’da bir toplantıya çağırdığı zaman, bu davete gitmemek için Haldun Simavi adını gazete künyesinden çıkartmıştı. Anımsatmak isterim, Günaydın o dönemde sektörün en büyük gazetelerinden biriydi. Öyle sol bir fikir gazetesi filan da değildi. Bulvar gazetesinden bir kademe daha yukarıda olan bir merkez gazetesiydi. Günaydın’a ilk girdiğimde –ki sonradan değerini çok daha iyi anladım- kendimi gerçek bir gazete ortamında buldum. Gazetecilikten başka işi olmayan bu işten para kazanan ve çalışanlarına da Türkiye ortalamasının üzerinde iyi bir ücret ödeyen bir gazeteydi. Örneğin, başbakanın yurt dışı seyahatleri dahil, gezilerine katılan Günaydın muhabirlerinin masraflarını gazete ödü

SERDAR MENGİ: MECLİSİ MEBUSAN

SERDAR MENGİ: MECLİSİ MEBUSAN : Hürriyetin ilanı diye bilinen ilk Osmanlı anayasası 1876’da uygulamaya konulmuş ancak kısa süre sonra II.Abdülhamit tarafından askıya a...

MECLİSİ MEBUSAN

Hürriyetin ilanı diye bilinen ilk Osmanlı anayasası 1876’da uygulamaya konulmuş ancak kısa süre sonra II.Abdülhamit tarafından askıya alınmıştı. Anayasanın 29 yıl askıda kaldıktan sonra, 24 Temmuz 1908’de yeniden ilan edilmesi II. Meşrutiyet olarak kabul edilmiştir. II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı örgütlü muhalefet yaygınlık kazandı. Başlangıçta birkaç askeri tıbbiye talebesinin kurduğu gizli bir örgütten gelişen İttihat ve Terakki hareketi, ülkenin geri kalmışlığını, toprak kayıplarını padişahın istibdadına bağlamış ve kurtuluşu anayasanın geri getirilmesinde görmüştü. İttihat Terakki yirmi yıllık bir faaliyetten sonra 1908’de devrim hareketine hız verdi. O yılın temmuzunda Binbaşı Resneli Niyazi Bey, ardından Binbaşı Enver Bey isyan ederek birlikleriyle dağa çıktılar. Bölgedeki durumu teftiş etmek için İstanbul’dan gönderilen Birinci Ferik (Korgeneral) Şemsi Paşa Manastır’da bir İttihat ve Terakki fedaisi tarafından vurularak öldürüldü. Firzovik’te toplanan büyük A

SERDAR MENGİ: KURUNTULU SULTANIN JURNALCİSİ

SERDAR MENGİ: KURUNTULU SULTANIN JURNALCİSİ : Sultan II. Abdülhamit’in en bariz kişilik özelliği aşırı derecede kuruntulu olmasıdır. Babası Sultan Abdülmecit kendisini Benim evhamlı...

KURUNTULU SULTANIN JURNALCİSİ

Sultan II. Abdülhamit’in en bariz kişilik özelliği aşırı derecede kuruntulu olmasıdır. Babası Sultan Abdülmecit kendisini Benim evhamlı oğlum diye severmiş. Ağabeyi Sultan Murat’ın da kardeşinin bu özelliğine dair şakalar yaptığı bilinmekte. Son zamanlarda Sultan Hamit’i koruduğunu sanarak bu kuruntulu yapısını inkar eden çok sayıda yazı ve kitap yayımlandı. Oysa padişahı en çok seven ve sonuna kadar bağlı olan insanlar bile anılarında bu özelliğini vurgularlar. Bu bir yakıştırma veya karalama değil, sayısız tanığın ve olayın gösterdiği tarihsel bir olgudur. Belki de doğuştan gelen bu özelliğine yaşadıkları ve siyasi atmosferde eklenince, Sultan Hamit’in başta kendisine ve çevresine sonra da bütün memlekete olmak üzere hayatı çok zorlaştıran bir baskı dönemi ortaya çıktı. Gırtlağının kesilmesinden korktuğu için sakal traşını kendisi olan Sultan, her zaman üzerinde silah taşıyordu. Görüştüğü kişi kendinden izinsiz ayağa bile kalkamaz, elini cebine atamazdı. Bir görüşme esnası

SERDAR MENGİ: MARGARET THATCHER

SERDAR MENGİ: MARGARET THATCHER : Tarih 13 Ekim 1925… Yer İngiltere kırsalındaki Grantham kasabası… Alfred ve Beatrice Roberts, ikinci çocukları Margaret Hilda’ya kavuşt...

SERDAR MENGİ: MARGARET THATCHER

SERDAR MENGİ: MARGARET THATCHER : Tarih 13 Ekim 1925… Yer İngiltere kırsalındaki Grantham kasabası… Alfred ve Beatrice Roberts, ikinci çocukları Margaret Hilda’ya kavuşt...

MARGARET THATCHER

Tarih 13 Ekim 1925… Yer İngiltere kırsalındaki Grantham kasabası… Alfred ve Beatrice Roberts, ikinci çocukları Margaret Hilda’ya kavuştuklarında ilk çocukları Muriel 4 yaşındaydı. Mütevazi bir yaşantısı olan Roberts ailesi, baba Alfred’in işlettiği bakkal dükkanının üstünde yaşıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde liseyi bitirdikten sonra, fen bilimlerine olan merakı sebebiyle kimya okumayı seçti. Bunun için Oxford Üniversitesi’nin Sommerville Koleji’ne başvurdu. Önceleri burs başvurusu geri çevrilmesine rağmen, başka bir öğrencinin kayıt yaptırmaması üzerine açılan kontenjanla istediği okula girdi. 1943 yılında doğduğu ve büyüdüğü kasabayı terk ederek Oxford’un yolunu tuttu. Kimya öğrenimi görmek onun politikaya ilgisini söndürmedi. Okuldaki ilk sömestrinde Oxford Muhafazakarlar Birliği’ne kayıt yaptırdı. 1946’da bu birliğin başkanı oldu ve tavizsiz muhafazakar bakış açısıyla okulda dikkat çekti. Winston Churchill’e olan hayranlığı üniversite yıllarında pekişti. Okul arka

SERDAR MENGİ: EDİRNE KASIRGASI

SERDAR MENGİ: EDİRNE KASIRGASI : Edirne gerçi sert kışlarıyla ünlüdür ama 1930’da, hem de yazın en sıcak günlerinden birinde eşi benzeri görülmemiş bir hava olayı yaşan...

SERDAR MENGİ: EDİRNE KASIRGASI

SERDAR MENGİ: EDİRNE KASIRGASI : Edirne gerçi sert kışlarıyla ünlüdür ama 1930’da, hem de yazın en sıcak günlerinden birinde eşi benzeri görülmemiş bir hava olayı yaşan...

EDİRNE KASIRGASI

Edirne gerçi sert kışlarıyla ünlüdür ama 1930’da, hem de yazın en sıcak günlerinden birinde eşi benzeri görülmemiş bir hava olayı yaşanmıştı. Takvimler 26 Temmuz’u gösteriyordu. Şehrin sıcaktan kavrulduğu sıradan yaz günlerinden biriydi. Bir anda nereden geldiği belli olmayan sert esinti yerini kasırgaya bıraktı. Birkaç dakika süren şiddetli rüzgar dindiğinde şehir adeta savaştan çıkmış hale gelmişti. Minareler devrilmiş, kubbelerin kurşunları soyulmuş, evlerin çatıları uçmuş, ağaçlar köklerinden sökülmüş ve metrelerce sürüklenmişti. Edirne’nin simgesi Selimiye başta olmak üzere pek çok caminin minaresinin külahları da kasırgada rüzgara kapılıp uçup gitmişti. Neden sonra sokaklara çıkan Edirneliler gördükleri manzara karşısında perişan oldu, sokaklar camilerden kopmuş alemler, kurşunlar ve ahşap aksamla kaplıydı. Bazı camilerin minareleriyse kırılmış, yere serilmişti. Kasırganın, şehrin sokaklarına saçılan korkunç izleri kısa sürede kaldırıldıysa da imkansızlıklardan dolayı

SERDAR MENGİ: KÜLLENEN GEÇMİŞİN ÜZERİE-SİNOP

SERDAR MENGİ: KÜLLENEN GEÇMİŞİN ÜZERİE-SİNOP : Sinop, Karadeniz’in tek doğal limanı olma özelliğiyle, tarih boyunca Karadeniz’in önemli ticaret merkezlerinden biri olmakla birlikte A...

KÜLLENEN GEÇMİŞİN ÜZERİE-SİNOP

Sinop, Karadeniz’in tek doğal limanı olma özelliğiyle, tarih boyunca Karadeniz’in önemli ticaret merkezlerinden biri olmakla birlikte Anadolu medeniyetleri için bir çıkış kapısı işlevi görmüştür. Özellikle Orta Asya’dan gelen Türkler için Alanya ile birlikte denizciliğin öğrenildiği bir sahil kentidir. Karadeniz’in kolay çürümeyen ağaçları bölgeyi kereste ambarına dönüştürmüştür. Dolayısıyla Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde donanma bu tersane kentinde şekillenirdi. Kenti çevreleyen kale ise halen ayaktadır. Yerleşim, önce kalenin içinde gelişirken zamanla dışarıya da taştı. Osmanlı döneminde bu bölgede çoğunlukla Rumlar yaşardı. Bu bölgede oturanların çoğunluğu sanatçı, doğramacı veya gemi ustasıydı. Yani kentin zanaatkar kesimi. Sinop Kalesi’nin diğer tarafı II. Abdülhamid döneminde hapishaneye dönüştürülmüş, yüzlerce memurun yanı sıra Refik Halit Karay, Aldırma Gönül’ün sözlerini burada yazan Sabahattin Ali, Mustafa Suphi gibi isimleri ağırlamıştı. Tersaneye ev sahipliği y

SERDAR MENGİ: HASAN TAHSİN

SERDAR MENGİ: HASAN TAHSİN : Gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin, Selanik doğumludur. Osman Nevres, Paris’te İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve Teşkilat-ı Mah...

HASAN TAHSİN

Gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin, Selanik doğumludur. Osman Nevres, Paris’te İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve Teşkilat-ı Mahsusa’da görev yaptıktan sonra, Bükreş’te İngilizler için çalışan Buxton kardeşlere bir tünelde suikast düzenler ve yakalanarak, 10 yıl hapse mahkum edilir. Almanya’nın Balkanlara girmesi sonucu, Romanya’dan salıverilen Nevres, İstanbul’a döner. Yurda geldikten sonra, verem tedavisi için İsviçre’ye gitmek zorunda kalan Osman Nevres, pasaportuna Hasan Tahsin adını yazdırır. Sonraları da sürekli bu adı kullanır. 1918’de İzmir’e yerleşen Hasan Tahsin, Hukuk-u Beşer Gazetesi’ni yayımlamaya başlar. Gazeteki yazılarında ise Vatanperver Hasan Tahsin lakabını kullanır. Tahsin, yazdığı yazılarda Türkiye’de kadın haklarının savunuculuğunu yapan ilk erkektir. 15 Mayıs 1919 sabahı saat yedi buçuk sıralarında Hasan Tahsin, Konak Meydanı’nda bekler. Önce Yunan gemilerinden Patris ve Atronitos isimli gemiler Pasaport’a yanaşır. Gemiden inen Rumlar, Kadife

SERDAR MENGİ: GİZLİ ANITLAR

SERDAR MENGİ: GİZLİ ANITLAR : Bir futbol kulübünün taraftarları, zihinlerinde temsil ettikleri alanın imgesini taşırlar. Rotterdamlılar kendilerini sert, çok çalışan...

GİZLİ ANITLAR

Bir futbol kulübünün taraftarları, zihinlerinde temsil ettikleri alanın imgesini taşırlar. Rotterdamlılar kendilerini sert, çok çalışan, gözüpek insanlar olarak görür ve bu erdemleri futbol takımlarında da ararlar. Buna karşılık, Amsterdamlıları tembel bohemler olarak görürler. Dolayısıyla Fejenoordlu oyuncular genellikle Ajaxlı futbolculardan daha iridir, daha çok sakal bırakırlar, daha uzun saçları, küpe ve dövmeleri vardır. Fejenoord taraftarları Lejyon diye bilinir. Lejyon tam bir sadakatle takımına bağlıdır. Öteki Hollandalı taraftarların tersine maçlarda gerçekten gürültü yaparlar. Hollanda futbolundaki müthiş duygulu anlardan biri, kırk beş bin kişi hep birlikte ayaklarını yere vururken Fejenoord Stadı’nın sarsıldığı andır. Kulübün El Ele yoldaşlar şarkısı hiç sıkılmadan söylenir.

SERDAR MENGİ: HOLLANDA'DAKİ FUTBOL TEZAHÜRATLARI

SERDAR MENGİ: HOLLANDA'DAKİ FUTBOL TEZAHÜRATLARI : Futbolda holiganlık da Hollanda’ya geç ulaştı. Hollanda’da ilk genç taraftar çeteleri ancak 1970’lerde ortaya çıktı. Yenilikle baş etme...

HOLLANDA'DAKİ FUTBOL TEZAHÜRATLARI

Futbolda holiganlık da Hollanda’ya geç ulaştı. Hollanda’da ilk genç taraftar çeteleri ancak 1970’lerde ortaya çıktı. Yenilikle baş etmeye çalışan Hollanda polisi tavsiye almak üzere İngiltere’ye gitti. Holiganları maçlara götürürken eski, yıpranmış trenleri kullanmaları söylendi ama bu pek işe yaramadı, çünkü Hollanda’da eski, yıpranmış tren yoktu. Ajaxlıların kurduğu F-tribünü duvarlara gamalı haçlar çizmeye, kendilerine SS diyorlardı. Ama öbür çeteler, Amsterdam’ın Yahudi kenti olduğu gerekçesiyle Ajax taraftarlarına Yahudi yaftası yapıştırdı; kısa sürede F-tribünündekiler kendilerine Yahudi lakabını seçti. 1980’lere gelindiğinde İsrail bayrakları sallamaya başladılar, belki de 16 Eylül 1981’de UEFA Kupası maçı için Amsterdam’a gelen Spurs taraftarlarından esinlenmişlerdi. O zamandan itibaren Hollanda’daki maçlarda Yahudileştirmenin niteliği değişti: İlk kez Nazi simgeleri kullanılmaya başlandı. 1980’nin Aralık ayında, Yahudi karşıtlığı ile mücadele eden Hollandalı grup St

SERDAR MENGİ: MABETLE AVM ARASINDA

SERDAR MENGİ: MABETLE AVM ARASINDA : Birçok futbol taraftarı için belki de en kutsal mekan uğruna hayatından ödünler verdiği takımına ait stadyumlar olmuştur. Kuşaktan kuş...

MABETLE AVM ARASINDA

Birçok futbol taraftarı için belki de en kutsal mekan uğruna hayatından ödünler verdiği takımına ait stadyumlar olmuştur. Kuşaktan kuşağa anlatılan, arkasından şarkılar bestelenen maçlar mutlaka o statların isimleriyle efsaneleşmiştir. Sevincin ve üzüntünün en üst sınırlarda yaşandığı bu mekanlar rakip takım için bazen bir cehennem olmuş, bazen çıkışı olmayan bir arenaya dönüşmüştür. Fakat son yıllarda başta Avrupa’da olmak üzere futbolu yönetenler ne yazık ki statları birer gelir kaynağı olarak görmeye başladı. Yeterli gelir sağlamayan statlar tarihi anlamına bakılmaksızın, yıllarca o stada emek vermiş taraftara sorulmaksızın yıkılıyor. Şanslı olanlar aynı yerinde renove ediliyor ama büyük çoğunluğu yenisi yapılmak üzere şehir dışlarına taşınıyor. Temel gaye daha fazla miktarda sponsor anlaşması yapabilmek, fiyat çeşitliliği sayesinde maç günü gelirlerini artırabilmek ve hatta tüm statları neredeyse günün 24 saati hizmet veren birer alışveriş merkezine çevirmek. İngiltere’

SERDAR MENGİ: LOCKHEED TÜRKİYE'DE

SERDAR MENGİ: LOCKHEED TÜRKİYE'DE : THY, 1960’ların başından itibaren sürekli olarak Lockheed üretimi uçaklar aldı. Bu uçakların alımı için ABD’ye giden heyetin teknik in...

LOCKHEED TÜRKİYE'DE

THY, 1960’ların başından itibaren sürekli olarak Lockheed üretimi uçaklar aldı. Bu uçakların alımı için ABD’ye giden heyetin teknik inceleme fotoğrafları, jet motorlu uçak alımı haberiyle gazetelerde yer aldı. Hatta Yeşilköy’de firmayla ortak bir uçak bakım ünitesi bile kuruldu. Kimsenin aklına acaba diye bir soru bile gelmedi neyse ki… Yıllar geçti, geçti ve 1975’in Ağustos ayına gelindi. ABD Senatosu Alt Komisyonu, Lockheed şirketinin başta F-104 olmak üzere her tipteki uçaklarının satışı için içlerinde Türkiye’nin de olduğu çok sayıda ülkede rüşvet dağıttığını açıkladı. Ortalık karıştı. Bu rüşvet kimlere verilmişti? Türkiye’ye verilen rüşvet parası resmi açıklamaya göre o zamanın döviz kuruna göre 13 milyon 140 bin liraydı. Dünya medyası bu rüşvetin peşine düştü. Dünya medyası içinde aynı uzayda olmadığı için Türk medyası yoktu. Uğur Mumcu ve Örsan Öymen dışında rüşvet skandalıyla pek ilgilenen de olmadı. Fikret Otyam’ın hakkını yemeyelim, o da Cumhuriyet’te 13 milyonluk

SERDAR MENGİ: LASTİK SAİT BEY

SERDAR MENGİ: LASTİK SAİT BEY : Sait bey, bir dönemin en tanınmış popüler gazeteci yazarlarından birisidir. Asıl ismi Mehmet Sait’tir ama kimse onu bu ismiyle bilmez....

LASTİK SAİT BEY

Sait bey, bir dönemin en tanınmış popüler gazeteci yazarlarından birisidir. Asıl ismi Mehmet Sait’tir ama kimse onu bu ismiyle bilmez. Kemalpaşazade Sait Bey yada Lastik Sait Bey olarak anılır. Bir insanın isminin önünde babasının adının olması onun aileden gelen gücünü gösterdi. Nitekim babası sultan kahyalarından İbrahim Ağa’nın oğlu Ahmet Kemal Paşa dönemin nemli isimlerinden birisidir. Bugünkü adıyla Milli Eğitim Bakanlığı olan koltuğun ilk sahibi, çeşitli ülkelerde elçilik yapmış bir vezirdir. Şiir yazacak kadar Farsçaya olan hakimiyeti, kendisini Sultan II.Abdülhamid’in Farisi öğretmeni de yapmıştı. Oğlu Sait Bey’in de padişahla olan yakınlığı bu ilişkiyle başlamıştır. Sultan Hamit, Fransız gazetelerinde aleyhine yazı çıkınca Sait Bey’i hemen Yıldız’a çağırtır ve ona cevap niteliğinde yazılar yazdırırdı. Bazen de kızdıkları hakkında hiciv yazması için saraydan birini gönderir, Sait Bey de anında bu isteği yerine getirirdi. Hicivleri okuyunca gülen ve mutlu olan padişah

SERDAR MENGİ: ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ

SERDAR MENGİ: ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ : Selman-ı Farisi, Peygamber’in en seçkin sahabesidir… Devrimler beldesi İran’ın Ceyy kentinde bir bahçe sahibi çocuğu olarak büyümüştü...

SERDAR MENGİ: ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ

SERDAR MENGİ: ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ : Selman-ı Farisi, Peygamber’in en seçkin sahabesidir… Devrimler beldesi İran’ın Ceyy kentinde bir bahçe sahibi çocuğu olarak büyümüştü...

ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ

Selman-ı Farisi, Peygamber’in en seçkin sahabesidir… Devrimler beldesi İran’ın Ceyy kentinde bir bahçe sahibi çocuğu olarak büyümüştür ateşperest Selman. Lakin yaşadığı iklimin mazideki ruhundan nasiplenmiş, mal mülk artıranlar karşısındaki nefreti ile yollara düşmüş…Önceleri Hristiyan olmuş, hakikat denilen bir bilgi arıyormuş. Ancak bağlı olduğu kilisenin papazı öldükten sonra, Sizin dininizden bana hayır gelmez demişti. Nedenini sorduklarında Bu adamın arkasından ne ağlıyorsunuz? Adam çuvalla altını miras bırakmıştır demişti… Daha sonra tanıştığı bir papaz ona Medine’de bir adam çıkmış, Kölelere özgürlük diyor gibisinden bir laf ettiğinde, hiçbir güç Selman’ı oraya gitmekten alıkoyamadı… Yolda gördüğü kervan, Selman’ı Medine’ye götürebileceğini söyledi. Lakin hile ve hurda ile yolda zorla köle yapıp sattılar Selman’ı… Sattıkları kişi Medineli bir tüccardı… Evet, kölelere özgürlük sırrına koşan Selman, köle olmuştu. Ama içinde bir huzur vardı. Çünkü Medine’de rüzgar, farklı

SERDAR MENGİ: İSRAİL'DE EN SEVİLEN TAKIM

SERDAR MENGİ: İSRAİL'DE EN SEVİLEN TAKIM : Ajax 1999 UEFA Kupası’nda Hapoel Haifa’yla eşleşince Hollanda’da genel kanı şuydu: İsrailliler çıldırmıştır herhalde. Hapoel başkanı b...

İSRAİL'DE EN SEVİLEN TAKIM

Ajax 1999 UEFA Kupası’nda Hapoel Haifa’yla eşleşince Hollanda’da genel kanı şuydu: İsrailliler çıldırmıştır herhalde. Hapoel başkanı bir Yahudi derbisinden söz etti ve Amsterdam’daki kardeşlerimiz dedi. Hollanda basınında, İsrailli gazeteci Eli Shvidler’in Ajax hakkında muhtemelen dünyadaki en Yahudi ve İsrail’de en sevilen takım dediği yazıldı. Ajax Hayfa’da 3-0 galip geldi. Maçın rövanşı için, Amsterdam Arena Stadı her zamanki gibi, üzerlerinde Davut yıldızı ve Hollanda taşra kentlerinin adlarını taşıyan bayraklarla donatıldı. O gece Ajax berbattı. İkinci yarıda Hapoel penaltıdan bir gol attı, bir gol kaçırdı ve daha önce hiçbir futbol sahasında görmediğim bir olay oldu: Evsahibi takımın seyircileri konuk takımı desteklemeye başladı. Hapoel paslaştıkça Arena oley! diye inliyordu. F tribünündeki koyu taraftarlar Yahudiler! Yahudiler!diye bağırdığında Ajax’ı kastetmiyorlardı. Sonunda İsraillilere tezahürat ta bulundular.  

SERDAR MENGİ: 1002.GECE BATI MASALI KEŞFETTİ

SERDAR MENGİ: 1002.GECE BATI MASALI KEŞFETTİ : Bu destansı yapıtı keşfedip Fransa’ya taşıyarak Avrupa’daki Binbir Gece merakını ateşleyen Antoine Galland bir Doğu gezgini, kitap ...

1002.GECE BATI MASALI KEŞFETTİ

Bu destansı yapıtı keşfedip Fransa’ya taşıyarak Avrupa’daki Binbir Gece merakını ateşleyen Antoine Galland bir Doğu gezgini, kitap ve antika toplayıcısıydı. İstanbul’da Doğu dünyasının kültür merkezlerinde yıllarca yazma eser toplayan bu zat, Elf Leyle ve Leyle’nin yazmalarını da Fransa’ya taşıdı ve Binbir Gece’nin Fransızcasını yayımlayan ilk doğubilimci oldu. Galland’ın bu serüveni de Binbir Gece’nin bir öyküsü olacak düzeyde ilginçtir. Doğuştan romancı denen bu maceraperest adam, yaşamını yazmalar, antikalar toplayarak geçirmişti. Galland, daha önce Pindbay Hint Masalları’nın, Sinbad-ı Bahri’nin yazmalarını bulup almış, Fransızca’ya çevirip yayınlamıştı. Mucizevi bir şansla, Şam’daki aracıları kendisine eserin 4 ciltlik mükemmel bir yazmasını gönderdiler. Yani eser ayağına geldi! Galland, bunun Sinbad-ı Bahri’nin dolayısı ile Elf Leyle ve Leyle’nin bir parçası olduğunu keşfetti. Bu yazmaların ilk 3 cildi, halen Paris’teki Bibliotheque Nationae’de 4. cilt ise kayıptır.

SERDAR MENGİ: LALENİN TARİHTEKİ DÖNÜM NOKTASI

SERDAR MENGİ: LALENİN TARİHTEKİ DÖNÜM NOKTASI : 16. yüzyıl İstanbul’unun ortamı, lalenin dönüm noktasıdır. Gülün yanı sıra lale de güzellik ve aşk simgesine dönüşür. Yabani lale ıs...

LALENİN TARİHTEKİ DÖNÜM NOKTASI

16. yüzyıl İstanbul’unun ortamı, lalenin dönüm noktasıdır. Gülün yanı sıra lale de güzellik ve aşk simgesine dönüşür. Yabani lale ıslah edilip türleri seçilir, yeni ve mükemmel laleler elde etmek için büyük çabalar gösterilir; Lale-i Rumi(Osmanlı lalesi ve İstanbul lalesi) diye isimlendirilen lale ortaya çıkar. Bu tür laleyi ilk yetiştiren, Kanuni’nin şeyhülislamı Ebussuud Efendi’dir. Öte yandan lale Avrupa yolculuğuna da bu yüzyılda koyulur ve yeni yerlerde kök salar. 17. yüzyılda lalenin Avrupa’daki hayranlarının arttığı ve Tulipomania denen lale çılgınlığının bir süre için Hollanda’yı sarstığı yüzyıldır. 18. yüzyılın başlarındaki Osmanlı’da, sanatın her dalının son bir yükseliş gösterdiği yenilikçi dönemde yaşamdan tat alma arzusunun simgesi haline gelir. Lale soğanlarının fiyatları akıl almaz yüksekliklere ulaşır.