MABETLE AVM ARASINDA
Birçok futbol taraftarı için belki de en kutsal
mekan uğruna hayatından ödünler verdiği takımına ait stadyumlar olmuştur.
Kuşaktan kuşağa anlatılan, arkasından şarkılar bestelenen maçlar mutlaka o
statların isimleriyle efsaneleşmiştir. Sevincin ve üzüntünün en üst sınırlarda
yaşandığı bu mekanlar rakip takım için bazen bir cehennem olmuş, bazen çıkışı
olmayan bir arenaya dönüşmüştür.
Fakat son yıllarda başta Avrupa’da olmak üzere
futbolu yönetenler ne yazık ki statları birer gelir kaynağı olarak görmeye başladı.
Yeterli gelir sağlamayan statlar tarihi anlamına bakılmaksızın, yıllarca o
stada emek vermiş taraftara sorulmaksızın yıkılıyor. Şanslı olanlar aynı
yerinde renove ediliyor ama büyük çoğunluğu yenisi yapılmak üzere şehir
dışlarına taşınıyor. Temel gaye daha fazla miktarda sponsor anlaşması
yapabilmek, fiyat çeşitliliği sayesinde maç günü gelirlerini artırabilmek ve
hatta tüm statları neredeyse günün 24 saati hizmet veren birer alışveriş
merkezine çevirmek.
İngiltere’de son 20 yılda stat ve tesis iyileştirmeleri
için yaklaşık 3,5 milyar sterlin düzeyinde bir yatırım yapıldı. Bu paranın
büyük bölümü ise son 10 yıl içerisinde harcanmış. Bu furyaya bugüne dek
katılmamış kulüpler de ardı ardına yeni stat projelerini kamuoyuna açıklıyor.
Hatta finansal olarak zor durumda olan ve genellikle Asya ya da Ortadoğu
sermayesini çekmeye çalışan kulüplerin de yeni sahiplerinden ilk duymak
istedikleri şey yeni bir stadın yapılacağına dair bir deklarasyon. Avrupa’nın
endüstriyel futbolu sürükleyen diğer ülkelerinde de durum pek farklı sayılmaz.
Yani stat yatırımının bir futbol kulübü adına iyi bir işletme stratejisi
olduğuna yönelik algı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder