MARGARET THATCHER
Tarih 13 Ekim 1925… Yer İngiltere kırsalındaki
Grantham kasabası… Alfred ve Beatrice Roberts, ikinci çocukları Margaret
Hilda’ya kavuştuklarında ilk çocukları Muriel 4 yaşındaydı. Mütevazi bir
yaşantısı olan Roberts ailesi, baba Alfred’in işlettiği bakkal dükkanının
üstünde yaşıyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde liseyi
bitirdikten sonra, fen bilimlerine olan merakı sebebiyle kimya okumayı seçti.
Bunun için Oxford Üniversitesi’nin Sommerville Koleji’ne başvurdu. Önceleri
burs başvurusu geri çevrilmesine rağmen, başka bir öğrencinin kayıt
yaptırmaması üzerine açılan kontenjanla istediği okula girdi. 1943 yılında
doğduğu ve büyüdüğü kasabayı terk ederek Oxford’un yolunu tuttu. Kimya öğrenimi
görmek onun politikaya ilgisini söndürmedi. Okuldaki ilk sömestrinde Oxford
Muhafazakarlar Birliği’ne kayıt yaptırdı. 1946’da bu birliğin başkanı oldu ve
tavizsiz muhafazakar bakış açısıyla okulda dikkat çekti. Winston Churchill’e
olan hayranlığı üniversite yıllarında pekişti. Okul arkadaşları tarafından espri anlayışından uzak, sert ve ciddi
tavırlı biri olduğu gerekçesiyle zaman zaman dışlandı. Daha sonraki yıllarda
milletvekili ve bakan olarak yürüttüğü özel eğitim karşıtı kampanyalar yüzünden
sık sık okul yönetiminden eleştiri alacaktı. 1985’te ise Oxford Üniversitesi,
eğitim bütçesinde kısıntı yapması nedeniyle, Oxford mezunu başbakanlara
geleneksel olarak verilen fahri doktora unvanını kendisine vermeyi
reddedecekti.
Mezuniyetin ardından kimya sektöründe iş bulmak için
kolları sıvadı ve bu amaçla Essex Colchester’a yerleşti. BX Plastics firmasında
erkek meslektaşlarından yüzde 12.5 daha az kazançla işe başladı. Yaşadığı
kasabadaki Muhafazakarlar Derneği’ne başvurusu hemen kabul edilen Margaret
Roberts bir arkadaşı vasıtasıyla, kentte bulunan ve o sıralarda parlamento
seçimi için aday adayı arayan Dartford Muhafazakarlar Derneği’nin başkanıyla
tanıştı. Başkan ve yöneticileri etkilemeyi başaran Roberts, Şubat 1948’de,
henüz 23 yaşındayken Muhafazakar Parti’nin Dartfort’tan milletvekili adayı
olarak ilk politik başarısına imza attı. 1950 ve 1951 seçimlerinde parlamentoya
girmeyi başarmasa da Dartford’daki İşçi Partisi egemenliğini sarstı, oylarını
düşürdü. Ocak 1951’de Muhafazakar Parti’ye resmi kabul gecesinde, partinin
sadık destekçilerinden, işadamı Denis Thatcher’la tanıştı. Daha önce bir kez
yine Margaret isimli bir kadınla evlenmiş ama kendisi savaştayken bozulan
ilişkisi sebebiyle boşanmış olan Denis, Margaret’ten 10 yaş büyüktü. İkinci
Dünya Savaşı’nda ülkesine hizmet etmiş, sağ kanadın finansörlerinden olan Denis
Thatcher, tanıştıkları anda etkilendiği Margaret’in en büyük destekçisi
olacaktı.
Bir yandan hukuk okuyan, diğer taraftan çalışan
Margaret Roberts, 1951 Aralık ayında Bayan Thatcher oldu ve 1953 yılında ikiz
bebeklerini doğurana dek aralıksız çalışmaya devam etti. Aynı yıl hukuk
eğitimini bitirip, vergi hukuku uzmanı olarak baroya girmeyi başardı. Bir süre
çocuklarını büyütmeye odaklanan ve avukat olarak çalışan Thatcher, 1959 yılında
adeta küllerinden doğdu ve Finchley’den milletvekili seçilerek parlamentoya
girmeye hak kazandı.
Parlamentodaki ilk konuşmasında sıra dışı olarak
yerel meclislerin toplantılarını halka açık yapması için çağrıda bulundu, bu
teklif daha sonra kanunlaştı. 1961’de partisine karşı çıkarak sopanın bir ceza
aracı olarak kullanılmasının kaldırılması için oy verdi. Erkek eşcinselliğinin
suç olmaktan çıkarılmasını savunan az sayıdaki Muhafazakar Parti
milletvekillerinden biriydi. Kürtaja izin verilmesi yönünde oy kullandı. Öte
yandan, idam cezasının kaldırılmasına karşıydı ve boşanmanın kolaylaştırılması
için getirilen teklife karşı oy verdi. 1966’da İşçi Partisi’nin vergi
siyasetine karşı yaptığı başarılı konuşmada, bu siyasetin sadece sosyalizme
değil, komünizme doğru atılan adımlar olduğunu öne sürdü. 1967’deki gölge
hükümette yakıttan, ulaştırmadan ve nihayet eğitimden sorumlu bakan oldu.
Margaret Thatcher’in partisinde ve Avam Kamarası’nda
dikkat çeken bir figürden halkın merak ettiği bir kadına dönüşmesi medya
kuruluşlarının kendisini keşfetmesiyle oldu. Sivri dili, düşündüğünü kıvırmadan
söyleyebilmesi ve İşçi Partisi’ne yönelttiği acımasız eleştirileriyle kuvvetli
bir medya figürü haline geldi.
Yeni imajıyla yolu daha da berraklaşan Thatcher,
1970 seçimlerinde uzun yıllardır ilk kez seçim kazanan Muhafazakar Parti
bünyesinde, Edward Heath’in başbakan olduğu kabinede daha önce gölge
bakanlığını yürüttüğü eğitim ve bilim bakanı olarak görev aldı. İlk icraatı,
daha sonrakilerin adeta habercisiydi: kısıntı yapmak… Kariyeri boyunca çeşitli konularda, halkın
tepkisine rağmen inatla pek çok konuda kısıntı yaptı. Bunların ilki, 7-11 yaş
arasındaki çocuklara verilen bedava süt hizmetini kaldırmak oldu. Bakanlığı
süresince devlet eliyle eşit eğitim veren liselerin yaygınlaşması, verilen
eğitim kalitesinin yükseltilmesi üzerine çalışmalarda bulundu. Bu davranışı da
özel okulların tepkisiyle sonuçlandı.
1974 genel seçimlerini kaybeden Edward Heath’e,
parti içinde sözü geçen Airey Neave gibi yakın arkadaşlarının desteğiyle meydan
okuyan Margaret Thatcher ilk oylamada partisinin başına geçti ve muhalefet
lideri olarak konumunu güçlendirdi. Bu görevin yetkisiyle uluslararası
platformda etkileyici konuşmalar yapmaya başlayan Thatcher, soğuk savaşın hakim
olduğu o yıllarda Sovyetler Birliği’ne ağır eleştiriler yönelterek dış
politikayla ilgili stratejilerini sağlamlaştırdı. Sovyetlerin tahminlerinin
aksine Demir Leydi lakabını severek benimseyen Thatcher, yıllar sonra
parlamento binasına yapılan bronz heykelini bile, Demirden yapılsa daha iyi
olurdu şeklinde eleştirmiştir.
1979’da hem iç dünyasını, hem de gelecekteki iç
politikalarını derinden etkileyecek bir olay yaşadı. 70’lerde bombalı
saldırılarıyla öne çıkan IRA, Thatcher’in büyük destekçisi olan milletvekili ve
İkinci Dünya Savaşı kahramanı Airey Neave’e bir suikast düzenledi. Bu olayın ardından Thatcher, IRA konusunda
iyice katılaştı ve başbakanlığı sırasında 1981 yılında Kuzey İrlanda’da bulunan
bir hapishanede cezalarını çeken IRA suçlularının siyasi mahkum hakları istemelerine
ve bu amaçla düzenledikleri açlık grevine kulak asmadı. Zaten genel olarak
grevlere alerjisi olan Thatcher’ın inatçılığı 10 mahkumun ölmesine yol açtı.
1979 Mayıs’ında Neave’in ölümünden bir ay sonra MT,
John Callahan kabinesinin güvenoyu alamamasıyla, Birleşik Krallık’ın ilk kadın
başbakanı olarak tarihe geçti. Thatcher başbakan olduğunda yüzde 22’lik bir
enflasyon, yüksek vergi oranları, ülkenin her yerinden, her kesiminden yükselen
grev çığlıkları ve geri kalmış endüstri yatırımlarıyla karşı karşıya kaldı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan diğer ülkeler kadar yara almayan İngiltere’de
endüstri, ülkelerini savaş sonrası yeni yapılanmalara sokan diğer Avrupa
ülkelerinin gerisinde kalmıştı.
Thatcher, ülkesindeki açıkları net bir şekilde
belirleyip birer hareket planı oluşturma ve bunları uygulama konusundaki
kararlığıyla, hep on ikiden vuran şaşmaz iç güdüleriyle erkek meslektaşlarına
fark atacak adımlar atıp başarıyı yakaladı. Öncelikle kendisinden önceki
sosyalist parti rejimlerinin hedeflediği Sosyal Refah Ülkesi kavramına savaş
açtı. Bunu rekabetçi pazar ve özelleştirme atılımlarıyla destekledi. Özellikle
hükümetleri her fırsatta grevlerle tehdit eden ve ülkeyi sarsan sendikaların
elindeki gücü kırmak, devleti güçlendirmek üzerine bir politika yürüttü. Bu sebeple
işçi kesiminin büyük tepkisini çekerken, grevlerden yılmış hizmet alan kesim bu
uygulamaları destekledi. Özelleştirilen kurumlardaki yenilenme çalışmalarının
yavaş ilerlemesi sebebiyle ülkenin üretim seviyesi 1982’de yaklaşık yüzde otuz
düşmüş, işsizlik 3 milyonu bulmuştu. Thatcher’ın politikaları 1978’de İşçi
Partisi’nden devraldığı ülkeyi daha büyük bir kaosa sürüklemişti.
1983’te yapılacak genel seçimlerinde kazanma şansı
çok düşük görünen MT’ye yardım, çok uzaklardan, Güney Atlantik’ten geldi. Arjantin’in
güneydoğu kıyıları ve Macellan Boğazı’na 500 km. uzaklıktaki Falkland Adaları,
stratejik konumu sebebiyle Arjantin’in üzerinde hak iddia ettiği bir Birleşik
Krallık sömürge devletiydi. 80’lerin başında burada petrol bulunması iki devlet
arasındaki gerginliği kızıştırdı. 1982 yılı başında kendisini İngiliz vatandaşı
addeden adalarda yerleşik 1800 kişi, 2 Nisan sabahı Arjantin cunda yönetiminin
başı General Galtieri önderliğindeki işgalle uyandılar.
İktidara geldiği günden beri ülkesinin dış politikadaki
rolünü güçlendirmek için uğraşan Thatcher için bu durum tam bir kabustu.
Danışmanlarının tavsiyesi, asla zamanında oraya ulaşamayacakları, muhtemel bir
savaşı bu kadar uzaktan yürütecek maddi manevi güçlerinin olmadığı ve bu
sebeple işi oluruna bırakması yönündeydi. Fakat dış politika için harcadığı
zaman ve çabaların ölmesine izin vermeyen; İngiltere’nin bu işgale yanıt
vermemesi durumunda tüm dünyaya yayılan İngiliz topraklarını sadece kağıt
üzerinde elinde tuttuğu, hiçbir askeri gücünün olmadığı algısını yaratacağına
inanan Thatcher, çok büyük bir risk alarak adalara askeri güç gönderme kararı
aldı. İngiliz Deniz Kuvvetleri 20 gün sonra Falkland Adaları’na ulaşıp Arjantin
askerlerini adadan çıkardığında Thatcher, asla kendisini yanıltmayan iç güdülerine
güveni artarak ve güçlenerek ayağa kalktı. Savaş sonunda General Galtieri
ülkesinde tutuklandı ve Thatcher bir sonraki seçimlerde iktidarı garantiledi.
MT’nin Falkland Savaşı sonrasında kamuoyunun büyük
desteğiyle seçilmesinden memnun olmayanlar da az değildi. Özellikle sendikalara
karşı yürüttüğü sert politikalar sebebiyle işçilerin tepkilerini alan
Thatcher’a karşı çeşitli sendikalar, grevler düzenledi. Bunlardan en önemlisi, 1984-85’te Milli
Madenciler Sendikası’nın düzenlediği grevdi.
1972’de gerçekleştirilen benzer grevde yaşanan
elektrik kesintisi ve sonuçlarından ders alan Thatcher, greve hazırlıklıydı ve
önceden stokladığı kömür sayesinde ülkede elektrik kesintisi olmadı. Grevin
sona ermesinin ardından 15’i hariç tüm ocaklar kapatıldı, kalanlar da kendisi
iktidarda olmasa bile Thatcher politikalarının devamı olarak 1994’te
özelleştirildi.
Ertesi gün Muhafazakar Parti kongresinde yapacağı
konuşmanın son rötuşlarını yapan MT, 13 Ekim 1984 sabaha karşı 02.45’te kaldığı
otel odasının banyosunda patlayan bombadan kıl payı kurtuldu. Patlamada içinde
yakın arkadaşlarından bazılarının bulunduğu beş kişi öldü, 35 kişi yaralandı.
Thatcher, aynı gün basına verdiği demeçte kendisinin veya devletin teröristler
tarafından durdurulmasının mümkün olmadığını, kongrenin ertesi gün programa
uygun olarak yapılacağını belirtti. Böylelikle IRA’yı ve vukuatlarını adam
yerine koyma tavrını güçlendirmiş, iç ve dış politikada takdir kazanmış
oluyordu.
İktidarda olduğu süre içinde ABD başkanlarıyla
siyasi ve kişisel arkadaşlık ilişkileri kurmayı başaran Thatcher, ortak
yürüttükleri politikalarla dış politikada kendini sarsılmaz bir yer
edindi. Sovyet rejimini yıkmak için
elinden geleni yaptı. Amacını gerçekleştirmesinin yakın olduğunu sezerek
yenilikçi, modern lider Gorbaçov’a tam destek verdi. 1991’de bu ülke tamamen
yıkılana kadar konuyla ilgili çalışmalarını sürdürdü. Gorbaçov’un gelmesiyle birlikte yumuşayan
ilişkiler, tüm dünyayı nükleer savaş tehdidinden koruduğu için herkes halinden
memnundu.
1987’de İngiltere’de halkın, 160 yıldır ilk kez bir
başbakana üst üste üçüncü kez görev vermesiyle Thatcher, dünya tarihinin en
güçlü kadın figürleri arasına girdi. Yıllar geçtikçe başbakan kimliğini iyice
benimseyen ve bunu asla bırakmayacakmış gibi bir halet-i ruhiyeye bürünen
Thatcher, yavaş yavaş kendi kabinesi içinde düşman toplamaya başladı. Buna
sebep olan en önemli olay, sonuçlanmış bir savunma ihalesinde araya girip
İtalyanlar yerine Amerikalıların işi almasını sağlaması oldu. Savunma Bakanı
Michael Heseltine’in istifası ve o andan itibaren Thatcher karşıtı hareketine
başlamasıyla sonuçlanan olay, Thatcher’a düşündüğünden çok daha pahallıya
patlayacaktı.
1989 yılında başbakanlığının 10.yılını devirdiğinde,
ülkede ve kendi kabinesinde yükselen
sert eleştirilere kulak veren kocası, kendisine görevden çekilmesini öğütledi.
Ama MT, Daha yapması gereken çok iş olduğu gerekçesiyle eşini dinlemedi. O
yıllarda MT’nin kendi kabinesiyle savaşmasına sebep olan konu, Avrupa
Birliği’nin para politikalarına karşı durması, Euro’ya geçmeyi reddetmesi ve
Sterlin’e bağlı kalması gerektiğini savunmasıdır. Britanya Krallığı’nın Avrupa
Birliği’nden kazançla değil, zararla çıkacağını düşünüyordu.
Bununla birlikte, daha önceleri kazanç ve mal
varlığı oranlarına göre dağılımı yapılan vergilendirme sisteminin herkesten
eşit vergi alınması şekline dönüştürülmesi, halkın yoğun tepkilerine neden
oldu. Hazine Bakanının da istifası, Thatcher karşıtı hareketi güçlendirdi. 1990
yılı sonunda MT, halk eliyle değil ama kendi kabinesi tarafından düşürüldü. Başbakanlık
elinden alınsa da pes etmedi ve kendi adayı John Major’un koltuğa oturmasını
sağlayarak ülkede Thatcher politikalarının devamını garantiledi.
Yorumlar
Yorum Gönder