FİLEDEN TV EKRANLARINA : BAŞAK KOÇ

- VOLEYBOLA NASIL BAŞLADIĞINI BİRAZ ANLATABİLİR MİSİN?
Parkta bahçede piknikte ufak ufak başladım aslında, annemle karşılıklı oynayarak… Daha doğrusu oralarda sevmeye başladım ilk önce.. Tabi işin ciddiye doğru gitmesi ortaokul yıllarımdı. Özel Bilgi Lisesi’nde okurken, beden öğretmenimiz Onur Erman aynı zamanda Enka’nın antrenörüydü. Boyum diğer arkadaşlarıma göre daha uzun olduğundan ve spora yatkınlığımı fark ettiğinden Enka’da başlamamı istedi. Ama bu aşamada anneciğimin engeline takıldım. Derslerimi aksatmamam için o yıl başlamamı istemedi. Çok içime oturdu. Ondan sonraki sene beden eğitimi öğretmenimiz değişti ve bu kez de Eczacıbaşı’nda antrenörlük yapan sevgili Ayça Özdemir geldi. Ve böylece onun yönlendirmesiyle ve benim de aileme ısrarlarımla ve ardından sonsuz destekleriyle ilk yuvam olan Eczacıbaşı ile bu muhteşem hayatım başlamış oldu.
- YILLARCA ÇEŞİTLİ TAKIMLARDA OYNADIN. BU TAKIMLARDAN SENİN UNUTAMADIĞIN HANGİSİ?
Eczacıbaşı ile başlayan ve yaklaşık 17 senedir süren voleybol kariyerimde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Şişlispor, 75.Yıl, Işıkspor, Fenerbahçe, Galatasaray formaları da giydim. Şu anda da hala Işıkspor’da voleybol hayatıma devam ediyorumJ Hepsinin benim için yeri ayrı… Yaklaşık 6 sene oynadığım Eczacıbaşı; voleybolu, arkadaşlığı, takım ruhunu, disiplini, antrenman bilgisini, şampiyonluğu öğrendiğim yerdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi profesyonelliğe adım attığım ilk yıllarda kendimi bulmam için iyi bir basamaktı. Şişlispor ve 75.Yıl camiada insanları daha iyi tanımamı sağladı. Fenerbahçe ve Galatasaray’da; yönetim, taraftar, camia, forma aşkı kavramlarını daha iyi anladım. Işıkspor ile bu sene yaşadığımız şampiyonluk ve 2.lige yükselme başarımız yakın zamanda yaşadığım ve unutulmazlar arasına giren hikayelerdendir.
- GALATASARAY’DA OYNARKEN UNUTAMADIĞIN BİR ANIN OLDU MU?
Galatasaray’da hem ikinci lig hem de birinci lig tecrübesi yaşamış bir sporcu olarak, unutamadığım birçok anı var.. Tek tek anlatmam güç. Şöyle bir örnek vereyim; büyük kulüplerde taraftar desteğini her daim hissediyorsunuz. Aynı tadı Fenerbahçe’de de yaşadım. Galatasaray taraftarı, kulüpten ayrıldıktan sonra gittiğim diğer takımla maça çıkarken çok vefalı davrandı. Maçıma gelerek çiçeklerle destek verip, sevgilerini gösterdiler. Sporun en güzel yanlarından biri de bu olsa gerek.





- YILLARDIR BİR ÇOK ANTRENÖRLE ÇALIŞTIN VE BİR ÇOK YABANCI OYUNCU İLE OYNADIN. BUNLARDAN SENDE İZ BIRAKANLAR OLDU MU?
Evet, bugüne kadar birçok antrenörle çalışma fırsatım oldu. Teker teker yazarken atlayacağım olabilir. O yüzden isim telaffuz etmeyeceğim. Birinin disiplini, hırsı, diğerinin taktiksel bakış açısı, duruşu, bir diğerinin çalışma sistemi… Kendi mantığıma da yakın olan her olumlu duruş bende iz bıraktı. Oyuncu olarak en çok aklımda yer eden Arzu Göllü ve Elena Chabovta oldu. İkisiyle de Eczacıbaşı’nda birlikte oynama imkanı bulduğumdan kendimi çok şanslı görüyorum. Küçük yaşlarda takımda örnek alabileceğin birilerinin olması, başarı yolunda insana çok yardımcı oluyor. Arzu Abla’nın oyun kurgusu, sakinliği, Elena’nın disiplini ve çalışma arzusu verebileceğim en iyi örneklerden…
- ŞİMDİKİ MESLEĞİN HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
Voleybol oynamaktan, o havayı solumaktan, antrenman yapmaktan, maçlardan, takım birliğinden inanılmaz keyif alıyorum. Resmen aşığım bu spora… Ama her sporcunun ileriyi düşünmesi gerekiyor. Ben de bu yüzden öğrenimimi de aksatmadım top oynarken. Bilgi Üniversitesi Televizyon Gazeteciliği mezunuyum. Haberin içinde olmak, yazmak, sunmak çok keyif aldığım işler.. Bu konuda senelerdir kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Power Fm’de editör-haber spikeri olarak başladığım meslek yaşantım, Eurosport’ta devam etti. O dönemde haber dışında Olimpiyat Oyunlarından bu yana voleybol maçlarını da anlatmaya başladım. Ve Türkiye’nin tek maç anlatan bayan spikeri olarak, işimi keyifle sürdürüyorum. Trt Türk’te editör-spor spikeri olarak bir süre çalıştım. İki senedir Galatasaray Televizyonu’nda ‘Manşet’ adlı programı hazırlayıp, sunuyorum. Aynı zamanda Akşam Gazetesi’nde yazıyorum. Açıkçası her ne kadar voleybol oynamak benim için vazgeçilmez ise, gazetecilik ve spikerlikte ayrı bir tutku... Uzun yıllardır süren spor yaşantımı, okuduğum mesleğimle birleştirebilmekten dolayı da çok mutluyum. Senelerdir ter döktüğüm voleybol adına, medyada da bilinirlik kılmak adına bir şeyler yapabilmek çok keyifli…
- MİLLİ TAKIMIMIZLA İLGİLİ OLARAK NE DÜŞÜNÜYORSUN?
Milli takımımız özellikle 5-6 senedir gelen jenerasyon ile birlikte çok iyi işler çıkarıyor. Belki de kadro olarak takımlarda göremediğimiz istikrarı, milli takımda yakaladığımız için Türk oyuncuların performanslarında gözle görülür yükseliş kaydediliyor. Bu konuda emeği geçen bütün antrenör ve sporcuları kutlamak gerekiyor. Özellikle son Dünya Şampiyonasında gelen 6.lık, dünya voleybolunda söz sahibi olduğumuzun en büyük işaretini verdi. Hem Milli takımda hem de Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom takımında da oynayan oyuncularımızın Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’na ulaşması da bunu destekleyen en güzel örnek. İstikrar ve sabır olmadan başarının gelmesi çok güç.. Bu jenerasyonu destekleyebilecek yeni isimlerin takıma adapte edilmesiyle daha da iyi işler çıkabileceğine dair inancım sonsuz. Motta ve Alper Erdoğuş ikilisi yıldız ve genç milli takımlarında gerekli çalışmayı ve özeni gösterecektir, yeni yıldızların yetişmesi konusunda.. Sırada Avrupa Şampiyonluğu var. Kürsüde olacağımız konusunda hiç bu kadar inançlı olmamıştım.
- MAÇ ESNASINDA UĞUR GETİRDİĞİNE İNANDIĞIN HAREKETLER VAR MIYDI?
Maç esnasında uğur getirdiğine inandığım özel bir şey yok. Ancak en son yaşadığım turnuvadan örnek vermem gerekirse. Işıkspor ile Ankara’da playoff oynadık. Hedefimize ulaşabilmek için almamız gereken 3 maç kalmıştı İlk gün 3-0 kazandık. Ardından gelen 2 günde yemek masasında herkesin aynı yerde oturmasını rica ettim. Takım rengi olan lacivert sürdüğüm ojelerimi çıkmasına rağmen silmedim, aynı çorabı giydim, aynı tokayı taktım. İlk sabah dışarı çıkıp takıma simit almıştım. Bunu da uğur yaptım, aynı simitçiden aynı sayıda simit aldım takıma. Sabah yürüyüşümüzü aynı yöne yaptık… Komik gelebilir ama bazen böyle şeylere de takılabiliyor insan.. Sonuçta; ikinci gün de 3-0’lık galibiyet ve son gün 3-1 aldık maçı..Şampiyon oldukJ ve takımımız bu yıl 2.ligde mücadele edecekJ

- KENDİNE AYIRDIĞIN VAKİTLERDE NE YAPARSIN?
Kendimle baş başa kaldığım vakitler benim için çok değerli. Hayatımı planlı-programlı yaşamaya çalışıyorum. Detayları atlamamak önemli…İçinde bulunduğum psikolojiye göre değişiyor yaptığım şeyler.. Belgrad Ormanı ya da Bebek-Emirgan arası sahilde koşmak ya da yürümek benim için en büyük terapi… Sonra alırım gazetelerimi, dergilerimi, güne okuyarak başlamak beni zinde tutuyor. Mesleğim gereği de gündemi her alanda takip etmek durumdayım. Onun dışında müzik dinlemeyi ve şarkı mırıldanmayı çok seviyorum. Resmen ruhumun beslendiğini, doyduğunu hissediyorum. Film izlemek ve kitap okumak diğer tutkularım. Vakit buldukça seyahat etmekten başka kültürleri tanımaktan çok keyif alıyorum. İnsanlarla diyalog kurmayı seviyorum. Bir İtalya tutkusudur gidiyor. Şu sıralarda İtalyanca öğreniyorum. Bu ülkenin kültürü, sıcaklığı, dili her şeyi beni çekiyor. Kariyer hedeflerim arasında yurt dışında bir kanalda ya da gazetede çalışmak var.. ABD ve İngiltere’ye bu konuda daha yakınım ama, bu neden İtalya da olmasınJ Hayallerin sonu yok, yeter ki çalış ve iste….
- BAŞAK KOÇ VOLEYBOL DIŞINDA NASIL BİRİSİDİR?
İnsan ilişkileri benim için çok önemlidir. İnsana çok değer veriyorum. Hiç kimseyi yaptığı bir şeyden dolayı yargılamam. Her şey insan için bu hayatta… Kırmamaya, dinlemeye, elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım. Saygı ve disiplin ise olmazsa olmazlarım. Mükemmeliyetçi yapım beni bazen çok yoruyor ama önüne pek geçemiyorum açıkçası. Yaptığım işin ise hakkını vermek isterim.



- BAŞAK SENCE NEDEN ERKEK VOLEYBOLUNDA BAYANLARDA OLDUĞU GİBİ BAŞARILI OLAMIYORUZ?
Daha öncede söylediğim gibi bayan voleybolunda iyi bir jenerasyon yakalandı ve önemli olan şimdi iyi takviyelerle zemini daha da sağlamlaştırmak. Ancak, erkek voleybolunda bu zemin daha yavaş oluşuyor fakat özellikle son iki senedir erkek liginde var olan kalite milli takımımız için de oldukça umut verici. Son play-off serisinde de gördüğümüz üzere Türk voleybolcular hırslı, agresif ve daha çok sorumluluk almaya alışır hale geldi. Bunun da Milli takıma çok olumlu yansıyacağı kanısındayım. Tabi erkek voleybolunda dünya sıralamasına bakıldığında ilk sırayı alan takımların fiziki özelliklerinin de bizden daha üstün olduğu aşikar. Bunu da göz ardı etmemek gerekir.
- SENCE TÜRK VOLEYBOLUNDA HANGİ MEVKİDE EKSİKLİK VAR?Türk voleybolunda her mevkide eksik var diyebilirim. Hem manşet yükünü sırtlanıp aynı zamanda hücum gücü olarak görev yapabilecek çok az sporcu var. Çok yönlü oyuncu olabilmek az buz iş değil. Yetenek ile birlikte çok çalışmayı da gerektiriyor. Bunu da tecrübeyle harmanlamak en önemli kısmı.. Blok yüksekliğini, çabuklukla birleştirip, aynı zamanda hücum silahı olarak kullanılabilecek az orta oyuncu var. Pasör çaprazı olarak baktığınızda ‘winner’ oyuncu olabilecek kişi sayısı da az.. Takımı akıllı oynatabilecek, aynı zamanda serinkanlılığını koruyabilecek, istikrarlı bir şekilde oynatabilecek pasör sayısı da az. Gerek servis karşılamada gerek ise defansta agresif oyun stili ortaya koyabilecek libero sayısı da az.. Bunların her biri için söyleyebileceğimiz birkaç isim var tabii. Ama nüfusu bu kadar geniş bir ülkede, lisanlı voleybolcu sayısı azımsanmayacak kadar fazla olan bir ülkede, bu mevkilerde istenileni verebilecek daha çok oyuncu yetişebilmesi en büyük hedef olmalı.
- HANGİ TÜR YEMEKLERİ SEVERSİN VE İYİ YEMEK YAPAR MISIN?
Makarnanın yeri benim için bambaşka, sanırım sporcu olduğumdan dolayı da makarnaya karşı alışkanlık var tabi. Ailemde bütün bayanlar çok iyi aşçıdır. Ev yemekleri gibisi yok tabi. Her çeşit çorba, bulgur pilavı, mantı en sevdiklerim. İyi yemek yaptığım söylenir, sanırım elimin lezzeti var. Yapmaktan en çok keyif aldığım yemek; tavuklu-sebzeli noodle ve zeytinyağlı enginar ile fasulye..
- ÖZELLİKLE TERCİH ETTİĞİN BİR PARFÜM VAR MI?
Dönem dönem parfüm seçimlerim değişebiliyor. Ama vazgeçilmezim Calvin Klein Euphoria…
- ARABALARLA ARAN NASIL?
Araba kullanmayı çok seviyorum. Sinirlerim bozuk ya da üzgün olduğumda müziğin sesini açıp sahilde turlamak çok iyi geliyor. Antrenmanlara gidip gelmek konusunda da en büyük yardımcımız aynı zamanda.. Çıkan arabaları ve markaları ilgiyle takip ediyorum. Motor gücü falan beni fazla ilgilendirmiyor. Genellikle dizayn kısmıyla ilgileniyorum. Araba fuarlarına gidiyorum. Eski otomobillere ayrı bir düşkünlüğüm var.. Bayan şöförlere karşı hep bir eleştiri vardır(bazen bende yapabiliyorum bu eleştiriyi) ama ben iyi kullananlardanımJ
- EN ÇOK İZLEDİĞİN DİZİ HANGİSİ?
Şu an yakından takip ettiğim, her bölümünü izlediğim tek dizi var, o da Grey’s Anatomy.. Onun dışında gündemden uzak kalmamak için son dönemdeki dizileri göz ucuyla da olsa takip etmeye çalışıyorum. Feriha, Gönülçelen, Fatmagül’ün Suçu ne?, Muhteşem Yüzyıl, Off The Map…
- PEKİ EN ÇOK BEĞENDİĞİN FİLM VE AKTÖRLER
Genellikle, gerçek hayat hikayeleri favorim.. Spor içerikli filmleri de seviyorum. Bazen eğlenmek adına sabun köpüğü filmleri de tercih etmiyor değilim. Animasyonları da kaçırmıyorum. Schindler’s List, Olağan Şüpheliler, Paramparça Aşklar ve Köpekler, Mucize, Ye Dua Et Sev, Sıkıysa Yakala, 21 gram, Motosiklet Günlüğü, Sex and The City serisi, P.S I Love U, Barcelona Barcelona Up, Ratatouille, aklıma ilk gelenler… Philip Seymour Hoffman, Javier Bardem, Gael Garcia Bernal, Gerard Butler, Charlize Theron, Penelope Cruz ve Hilary Swank izlemekten keyif aldığım sanatçılar.
-
EN SON OKUDUĞUN KİTAP NE?
Özellikle Paulo Coelho okumaktan çok keyif alıyorum. En son Brida bitti, şu anda da son kitabı Elif’i okuyorum. Ama hiçbir zaman tek kitap okuyamıyorum. Yanında mutlaka ya otobiyografi ya da kişisel gelişim kitabı da okuyorum. Sırada Andre Agassi hayat hikayesi ve Yılmaz Özdil ‘İsim, Şehir, Hayvan’ var. Can Dündar’ın kitaplarını da takipteyim.
- DİNLEMEKTEN HOŞLANDIĞIN MÜZİKLER HANGİLERİ?
Genel olarak kulağıma hoş gelen her tını kabülüm.. Annem ve babam Türk Sanat Müziği ve türküleri çok severler. Küçüklükten beri Zeki Müren, Müzeyyen Senar dinliyorum özellikle. Ama vakti geliyor Fikret Kızılok’tan Zaman Zaman, bazen Leman Sam’dan Gül Güzeli, her daim Yasmin Levy’nin yanık sesi, Adele, Macy Grey….. Jazz, Hip hop, lounge, yabancı ya da Türk, ruh halime göre değişiyor kısacası. Kısaca, ruhun gıdasını hayatımdan eksik etmiyorum.
- HAYATTA OLMAZSA OLMAZLARIN NELERDİR?
Ailem olmazsa hiç ama hiç bir şey olmazdı ve olamaz da… Her şeyimi onlara borçluyum. Her daim yanımda oldukları için, kendimi çok şanslı görüyorum. Sizin vasıtanızla da bir kere daha ‘herşey için çooook teşekkür’ ediyorum. Sağlık olmazsa olmaz… Spor ve dinamik yaşam olmazsa olmaz… Dostlar olmazsa olmaz.. Gerisi bir şekilde olur..





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EDİRNE KASIRGASI

TEDİRGİNLİKTEN BASARI DOLU GUNLERE

OTURARAK VOLEYBOL NEREYE KOŞUYOR