ANNE'NİN İKTİDARI




Kadınlar tarafından şekillendirilmiş bir toplum formu olan Navaho halkı, ABD’nin Arizona, Utah ve New Mexico arasında yaşayan en büyük Kızılderili topluluğudur. Söz konusu soy, politika ya da ikisinden biri olsun, kadınlar tarafından şekillendirilen toplumlar ataerkil dünyamızda büyük bir istisna teşkil ederler.

Fotoğrafçı Nadia Ferroukhi bu toplumları Afrika, Asya ve Kuzey Amerika’nın 10 farklı ülkesinde araştırmış. Bu nadir sosyal yapılara mercek tuttuğu beş senelik süre zarfında, bir jenerasyon dan diğerine adları, mal, mülk, örf ve adetler ile kültürel birikimi aktaranın kadınlardan başkası olmadığını gözlemleme şansı bulmuş. İşte o kadınlar geçmişle geleceği bir arada tutuyor. Böyle toplumlarda önemli olan soyunun hangi anne ya da anneanneye dayandığı.

Ana erkillik teorilerinin tarihi oldukça eski. İsviçreli hukukçu ve eskiçağ bilimci Jakob Bachofen’in 1861’de yayınladığı başeseri Analık Hakkı ile başlıyor. Bachofen’a göre kadınların iktidarı, kendisinin üç döneme ayırdığı insanlık tarihinin doğal aşamalarından biri. İlk, esas formda evlilik ya da cinsiyetler arası ilişkileri düzenleyen kurallar olmadığını söylüyor. Tarihin bu özgür çiftleşme döneminde babalık kavramı tanınmazken, analık hakkı son derece geçerli. Bachofen’in kullandığı bu analık hakkı tanımı aşağı yukarı bugünkü ana soyluluk anlayışına karşılık geliyor.

Morgan, ABD’nin doğusundaki Kızılderili soyu Irokesen örneği üzerinden cinsiyet sorununu ele alan ilk saha araştırmasını gerçekleştirir. Bu ana soylu toplum üzerindeki çalışmaları Morgan’ı insanın gelişim tarihini aynı şekilde üç döneme böldüğünden Bachofen’ınkini andıran teorisini kurmaya yöneltir: vahşilik, barbarlık ve medeniyet. Morgan’a göre kadın egemenliği, vahşilik döneminde yer alan bir ara aşamadır.

Bu teori, 1970’lerde, özellikle önemli bir kadın hakları savunucusu ve komünist olan Evelyn Reed’den ilham alan feministler tarafından ABD’de benimsenir. Geçmişteki anaerkil toplumlar, kadın hakları savunucuları tarafından kadın cinsinin insanlığın ilerlemesinde, erkeklerinkinden daha büyük olmasa da, en azından onlarınkiyle eşit role sahip olduğunun bir kanıtı olarak görülür. Feministler, bu ilkel toplum formunun, hakların ve görevlerin adil paylaştırıldığı bir dünyada, cinsiyetlerin birbirlerine karşılıklı olarak ayrımcılık yapmadan geçinebildiğini gösterdiğini öne sürüyorlardı.

Meksika’da yaşayan Zapotekler, Endonezya’daki etnik gruplardan biri olan Minangkabau ya da ABD’deki Navaholar bunların arasında yer alıyor. Bu toplumların hepsi, erkekleri dışlamaksızın, ananın merkezde olduğu bir soy ve veraset sistemine dayanıyor. Erkekler de önemli görevlere sahip olabildikleri, hatta köyün şefliğine dek uzanabilen politik vazifeler üstlenebildiklerinden, ağabey, koca ya da baba gibi ünvanlar kaybolup gitmiyor. Ancak erkekler gerçek otoriteye koca ya da baba rolünde değil, örneğin dayı olarak sahip olabiliyor. Bu durum biraz da kadınların ekonomik yaşamdaki egemenliğinden, bütçeyi düzenlemelerinden ve önemli ayinsel ve dini vazife ve roller üstlenmelerinden kaynaklanmakta.

Ne var ki geleneksel toplumlarda olduğu gibi buralarda da kadına karşı uygulanan erkek şiddeti sıkça gözlemleniyor. Meksika’daki Zapotek kadınları, iş hayatı ve aile reisi rolleri sayesinde büyük saygı görüyorlar. Ne var ki yerel kadın derneklerinin raporlarına göre giderek daha fazla kadın aile içi şiddetin kurbanı olmakta.

Ancak ana soylu toplumlarda bunun beraber yaşamanın getirdiği bir durum olduğu genellemesi yapılamaz, zira alışkanlıklar ülkeden ülkeye büyük farklar gösteriyor. Çin’deki Musuo’da anneyle baba yalnızca geçici bir süreliğine aynı çatıyı paylaşıyorlar. Buna karşın aynı şekilde ana soylu olan Senegal’deki Sereer Ndut topluluğunda kadınlar, kocalarına taşınırlar. Gine-Bissau’daki Bijagolardaki durum ise tam tersi. Geleneklere göre erkek karısına taşınıyor.

Tüm farklılıklarına rağmen dünyadaki ana soylu toplumların ortak noktası geleceklerinin meçhul olması. Tarih boyunca sömürgeci güçler ve onların erkek egemenliğini ilan etmeye çalışan misyonerleri tarafından zayıflatıldılar. Kadın kabileleri artık Batı’nın yaşam biçimi ve onunla başlayan erkek hakimiyetiyle savaşmak zorundalar. Bunlar günümüzde ekonomik küreselleşme, medya ve turistler tarafından dünyanın dört bir köşesine ulaşabiliyor.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EDİRNE KASIRGASI

TEDİRGİNLİKTEN BASARI DOLU GUNLERE

OTURARAK VOLEYBOL NEREYE KOŞUYOR