BATSIN SİZİN VAHŞİ MADENCİLİĞİNİZ!




Manisa’nın Turgutlu ilçesine 12 km uzaklıktaki Çaldağı’nın altında 40 milyon ton nikel rezervi var. Piyasa değeri 6 milyar dolar. Eski İngiltere Büyükelçisi David Logan’ın da görev aldığı Sardes Nikel Madencilik adlı şirket 2007’de bu madeni işletmek için Türk devletinin üst kademelerine mektup verdi. Şirkete izin verildi ve 2009’da Çaldağı’nda 1832 hektarı 2026’ya kadar Sardes’e tahsis edildi. Sardes, dağdaki kızılçamları kesmeye ve içinde sülfirik asidin basılacağı havuz çukurlarını kazmaya başladı. Nihayette kesilecek ağaç sayısı 2 milyondu.

İşin en trajik yanı nikelin buradan en geri, en ilkel sistem olan vahşi madencilik ile çıkarılacak olması. Bu madencilik türü gelişmiş ülkelerde yasak. Benzer sistem sadece Avustralya’da çölün ortasında uygulanıyor. AB yasalarınca işlemin yapılabilir olmadığı gerekçesiyle bu madenin çıkarılmasına izin verilmiyor, madenciler de bu yüzden bu yasaların geçerli olmadığı, hükümetin madencilere destek olduğu gelişmemiş ülkelere yöneliyorlar. Aynen Türkiye gibi… Bu bir yana, dünyada vahşi madenciliği mevzubahis ülkenin en verimli tarım havzasının ortasında yapan yok.

Ne yapılacak derseniz… 15-18 milyon ton sülfirik asit açık havada kullanılacak. Tarım havzasının katli pahasına vahşi madenciliğin tercih nedeni, bunun en ucuz yol olması. Sardes bu madenden 35-40 milyon dolar kazanacaktı. Bu, kazancın özelleştirilip riskin kamulaştırılmasına tipik bir örnek.

Bu madenin kurulması ile, Uşak’ın batısından başlayarak Ege Denizi’ne kadar olan Gediz Havzası’nda tarım bitecek. Gediz’de yıllık 2.3 milyar liralık tarım üretimi yok olacak. Asit yağmurlarıyla üzüm bağları, yeraltı sularıyla bölge zehirlenecek. Dünyanın her yerine giden kuru üzümün yüzde 85’i burada açıkta kurutuluyor. Havuz sistemi denilenlerin 4 tanesi dünya standartlarına göre yüksek baraj. Deprem bölgesinde bu barajlar 45 derecelik meyillerle yapılacak ve içi asitli suyla doldurulacak. Daha yukarıdan su geldiğinde ya duvarı yıkacak ya da taşırıp aşağı asitli su indirecek. Asit her tarafa yayılacak. Gediz havzası bunun ardından yüzyıllarca kendini toparlayamayacak. Maden işletmesinin suyunu karşılamak için kullanılacak suyla İzmir 10-15 yıla susuz kalacak. Bütün bunlar açığa çıkıp bölge halkı bilinçlendikçe isyan başladı. Yerel seçim öncesiydi ve bölgenin işadamları Ankara’ya çıkıp bu madenin çalışması halinde bölgede tarıma dayalı sanayinin biteceğini anlattı. Haliyle seçim öncesi olduğu için tahsis verilmedi. Bir süre çıt çıkmadı.

Sonra,  İngilizler 2011’de Sardes şirketini üç ODTÜ’lü gencin kurduğu VTG Holding adlı şirkete 40 milyon dolar gibi şüphe uyandıracak derecede düşük fiyata sattı. Hatta bu şirket, memleketin ekonomi basınını gezmeye götürüp bir güzel halkla ilişkiler çalışması yaptı. Sayfa sayfa haberleri çıktı. Artık işi VTG Holding devralmış olsa da Sardes’in teknik müdürü Simon Purkiss’in hala sık sık Çaldağı çevresinde görülmesi de işleri perde arkasından Sardes’in yürüttüğü şüphesini yaratıyor.

TEMA yetkilileri geçtiğimiz haziran ayında projenin ekonomik getirisini-götürüsünü içeren bir sunumla Manisa milletvekillerini ziyarete gitti. Bu görüşmeden 15 gün sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan yardımcısıyla görüşmeye gittiler ama Çaldağı dağ başında bir yer cevabını aldılar. Türkiye’nin en büyük sülfirik asit fabrikasının kurulacağından haberlerinin olmaması ise ayrı bir konuydu. Ve yine ne acı ki dünyanın ikinci, Türkiye’nin en büyük sülfürik asit fabrikası için ÇED raporu bile istenmemiş.         

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EDİRNE KASIRGASI

TEDİRGİNLİKTEN BASARI DOLU GUNLERE

OTURARAK VOLEYBOL NEREYE KOŞUYOR