DENİZE DÖKÜLDÜLER AMA BOYUN EĞMEDİLER-ÇERKESLER
Çerkesler, tarihin bilinen en eski devirlerinden
beri Kuzeybatı Kafkasya’da yaşayan yerli halklardan biridir. Geniş anlamıyla Çerkes terimi, yerli Kuzey Kafkas
grupları için kullanılırken, aslında dar anlamıyla Adige ve Abaza gruplarını
içerebileceği gibi, daha dar anlamda sadece Adige gruplarını içermektedir.
Türkiye’de Çerkes tabiri, geniş anlamıyla, Kuzey Kafkasya’dan göç eden tüm gruplar
için kullanılırken, Kuzey Kafkasya’da yaşayanlar Çerkes adlandırmasını Karaçay-Çerkes’te yaşayanlar için
kullanmaktadır. Aslında Çerkes
terimi, Kuzey Kafkasya halklarının bir üst kimliği olarak değerlendirilebilir,
zira hiçbir halkın doğrudan adı değildir. Çerkesya’nın işgali, 1856’da Kırım
Savaşı’ndan galip çıkan Rus ordusunun etkili ve şiddetli saldırıları ve Şeyh
Şamil’in önderi olduğu Mürid Hareketi
nin 1859’da başarısızlığa uğraması sonucunda gerçekleşmiştir. Aslında, Çerkes
topraklarının işgal edilmesinin başlangıcını 1817 yılına, Rusların Nalçik
Irmağı’nın kıyısında bir kale kurarak Kafkaslara girdikleri yıla dayandırmak
mümkündür.
1783’te Kırım’ı işgal eden Rus Çarlığı, Orta Asya
bozkırlarına ilerlemek için kendine yeni bir koridor açmak istemiş, bu nedenle
de rotasını Kuzey Kafkasya’ya çevirmiştir. Ancak, beklemediği bir dirençle
karşılaşmış, Kuzey Kafkas halkları kimi zaman ittifak yaparak, kimi zaman da
kendi başlarına, adeta bir gerilla savaşı vererek Rus ordusu ile uzun bir süre
mücadele ederek vatanlarını savunmaya çalışmışlardır. Vatan topraklarını
savunma mücadelesi, Rusların zafere ulaşmasını oldukça geciktirmişse de Kuzey
Kafkas halkları önemli kayıplar vermiş, topraklarından ayrılmak/sürülmek
zorunda kalmışlardır.
Rusların işgal ettikleri bölgelerin boşaltılması
talebi ve bölge halkını iç bölgelere iskan etme kararlılığı Çerkesleri
vatanlarını terk etmeye zorlamış, Osmanlı topraklarına göç fikrinin doğmasına
ve bu amaçla Osmanlılarla irtibata geçilmesine neden olmuştur. Çoğunluğu deniz
yoluyla gelen göçmenler, bulabildikleri tüm gemilerle İstanbul, Sinop, Trabzon,
Batum, Rize limanlarından Osmanlı topraklarına sığınmışlardır.
Şeyh Şamil’in yenilgisinin ardından başlayan bu göç
süreci 1863-64 yıllarında son derece vahim bir boyut kazanmıştır. Rusların Çerkesya’yı
Çerkeslerden arındırma konusundaki arzu ve aceleleri nedeniyle yüz binlerce
Çerkes kıyılara doğru sürülmüş, hatta Ruslar, Osmanlı limanlarından Çerkesleri
almak üzere gelecek her türlü gemi veya tekneye izinleri süratle vermişlerdir.
Bu süreçte, sahilde gemileri bekleyen ve gemilere binebilen Çerkeslerin bir
kısmı açlık, susuzluk, hastalık ve deniz kazaları sonucunda yaşamlarını
yitirmişlerdir.
Bu büyük göç dalgasının ardından kitlesel olmamakla
birlikte göçler yine devam etmiş, örneğin 1867 yılında Abhazya’dan Osmanlı
topraklarına yaklaşık 4.000 aile göç etmiştir. Sadece 1860-1865 yıllarında
750.000 Çerkes ve 100.000 Abaza’nın Osmanlı İmparatorluğu’na göç ettiği bir çok
kaynakta belirtilmektedir. Aslında Ruslara yenilseler de Çerkeslerin,
Abazaların ve diğer Kuzey Kafkas halklarının gerçek anlamda Ruslara boyun
eğdiğini söylemek zordur. Bazıları göç etmeyi seçmek zorunda kalmış, bazıları
sürülmüş, geride kalanlar çeşitli biçimlerde mücadelelerine devam etmiştir.
Günümüzde Kuzey Kafkasya’da yaşananlar, bu mücadelenin sürekliliğinin bir
göstergesi olarak yorumlanabilir.
Anavatanlarından sürülen, Anadolu’nun çeşitli
şehirlerinde yeni bir yaşam kuran Çerkesler, günümüzde Kafkasya’da yaşayan
soydaşlarından sayıca daha çokturlar. Çerkeslerin anavatanlarına dönüşü sorunu,
aslında, Osmanlı İmparatorluğu’na toplu olarak sürgün edilmelerinden sonraki
ilk yıllarda ortaya çıkmıştır.
Osmanlı topraklarında zor durumda kalan bazı göçmen
grupları vatanlarına geri dönmek için çabalamaya başlamış, daha sonraki
yıllarda da birçok Çerkes, Kuzey Kafkasya’ya dönmek için düzenli olarak resmi
ve gayrı resmi girişimlerde bulunmuş, ancak bunların çoğu başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. Çarlık Rusyası ve Sovyet rejimi, dışarıdaki Çerkeslerin
dönüşüne sıcak bakmamış, yaptıkları başvuruları yanıtsız bırakmıştır.
Sovyet döneminde farklı Çerkes grupları esas
alınarak farklı idari birimler kurulmuştur. 1960’lı yıllarda Türkiye’den bazı
Çerkes aileler münferit olarak Kuzey Kafkas cumhuriyetlerine yerel makamların
çıkardığı güçlüklere rağmen yerleşmeye çalışmışlardır. Gorbaçov döneminde, yani
1980’lerin ikinci yarısından itibaren durum değişmeye başlamış, Sovyetler
Birliği’nin tutumunda sınırlı da olsa bir değişiklik söz konusu olmuş ve
anavatanlarına dönmek isteyen soydaşların haklarını savunmak için çeşitli
örgütler kurulmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder