Rüşvet ve ahlaksızlıkta sınır tanımayan Sultan Süleyman’ın sadrazamı ve damadı Rüstem, (1500-1561) bütün atama, kabul, ziyaretçi, imar, yol, liman, ticaret ve her türlü imparatorluk işini rüşvete bağlamıştı… Devletteki her işlemin bir resmi narhı, bir de rüşvet cetveli vardı… Narh devlete, rüşvet Rüstem’in depolarına giderdi. Devlet, Rüstem’in umurunda bile değildi. O sadece alacağı rüşveti düşünür, memleket işlerini ve bürokrasiyi alacağı rüşvete göre tasarımlardı. Devşirilmiş, Müslüman olmuş, Enderun mektebinde okumuş, Al-i Osman’a sadrazam olmuştu… Şayet bölgenin birine beylerbeyi atanacaksa, Rüstem, önce o bölgenin zenginliğine bakar, ona göre bir rüşvet tarifesi uygulardı… Haliyle beylerbeyliği makamına rüşvet vererek gelen adam da bölgeyi haraca bağlar, bütün bürokratik işlemlerden rüşvet alır, devlet çürür, millet bir lokma ekmeğe muhtaç edilirdi. Rüşvetten gelen her neyse öyle lalettayin kutulara değil, duvarda açılan gizli-kamuflajlı dolaplara doldurulurdu. Çürü