İNGİLTERE SAHİLİNDEN ÇİÇEK MASALLARI




İngiltere’nin iki kontluğu olan Devon ile Cornwall arasındaki sınırı Plymouth’ta Manş Denizi’ne dökülen Tamar Nehri belirliyor. Nehrin her iki yakasında da duvarlar ve çitlerle bezenmiş dalga dalga tepelik bir arazi uzanıyor. Her yerde mavi kapılı küçücük beyaz evler var. Nehrin her iki yakasındaki falezli kıyıları aynı denizin suları dövüyor, incecik kumlarla kaplı koylarda yine aynı deniz gürleyip çağıldıyor.

Her ne kadar bu bölge haritalarda üzerine birer güneş şemsiyesi iliştirilmiş olarak gösterilse de, fırtınalara karşı tamamen korumasız. Bölgenin kuzeyindeki Watergate Koyu’nda daha dün çocuklar kumdan kaleler yaparken, bugün rengi laciverte dönen deniz kabardıkça kabarıyor. Etrafta sadece, dalgaların içine giren sörfçülerin siluetleri görülüyor. İyice sarılıp sarmalanmış ufaklıklar ise babalarının omuzlarında plajda polo oynayanları seyrediyorlar. At üstündeki altı oyuncu ellerindeki uzun sopalarla topu kumun üzerinde ilerletmeye çalışıyor.

Cornwall’un dillere destan güzelliği de öyle uysal bir güzellikten ibaret değil sadece. İncecik kumlarla kaplı sahillerin yanı başında sarp kayalıklar yükseliyor. Kaba taşlarla örülmüş duvarların ardında kimi zaman da yine sadece o gri taşlar var. Polperro, Mousehole, Portholland, Portloe gibi sahil şeridinin kıvrımlarına dağılmış halde bulunan küçük, sevimli yerleşim merkezlerinde eskiden denizcilik ya da madencilik yapan aileler dip dibe ve yoksulluk içinde yaşıyorlardı. Bugünse arduazla örtülü çatılar tığ işlemeli perdelerin, pirinç kapı tokmaklarının ve içinde denizden esen rüzgarda petunyaların uçuştuğu askılı saksıların anavatanı adeta. Bununla birlikte armasında bir açık deniz balıkçısı ile bir madencinin 15 tane altın külçesine bekçilik ettiği Cornwall, bugün bile İngiltere’nin en yoksul kontluklarından biri. Eskiden sanayinin, şimdi ise turizmin sağladığı refah, Trebah’ta olduğu gibi daha çok sınır kesimlerindeki büyük çiftlikler ile bahçe ve parklarda kendini hissettiriyor.

Bölgenin ılıman ikliminde gelişip serpilen canlılar sadece egzotik bitkilerden ibaret değil. Burada yetişen ne varsa, başka şeylerin üzerini örtme dürtüsüne boyun eğiyor.

Cornwall’un kuzey sahilinde bulunan Padstow’da içinde Elizabeth döneminden kalma bir şatonun ve bir doğa parkının da olduğu 18 hektar arazinin sahipleri olan Peter Prideaux-Brune ile karısı Elisabeth, Almanya’dan çok sayıda konuk ağırlıyorlar. Birkaç yıl önce Alman konuklarının, İngiliz yazar Rosamunde Pilcher’in aşk romanlarına özel bir sempati duyduğunu fark etmişler. Tepesi surlardaki gibi dişlerle çevrili olan, sivri kenarlı pencereleri ve şekilli sarmaşıklarıyla Prideux Palace’ı sinemaya uyarlayan sekiz roman için film seti olarak kullanıma açmışlar. Her yıl yaklaşık 15 bin kişi sırf televizyon filmlerinin yarattığı o güzel imajı görebilmek için burayı ziyaret ediyor.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEGONVİL

ANADOLU'DA İLK MOĞOL İSTİLASI

ŞİMDİYE KADARKİ EN İYİ 20 VOLEYBOL FİLMİ