FUTBOL VE DİRENİŞ YILLARI





Yirmi beş yaşında bir Fransız, Racing Strasbourg’un boş sahasına gözlerini dikmiş bakıyordu. Fransa ulusal takım kaptanı, Racing’in hafbeki ve yakın zamana kadar Maginot hattında asker olan Oscar Heisserer, Fransızların teslim oluşundan sonra kulübünden geriye ne kaldığını görmeye gelmişti. Derli toplu, ince, solgun ve sarışın Heisserer, Fransızdan çok Almana benziyordu. Alsace’ın başkenti Strasbourg’da birçok kişi hem Alman hem de Fransız sayılırdı. Heisserer’in Racing takımında bazen on bir oyuncunun da Hummenberger, Roessler ve Keller gibi Alman kökenli soyadı olurdu. Alsace, tıpkı kıran kırana bir yarı final maçındaki top gibi hiç durmadan bir Fransa’ya bir Almanya’ya geçiyordu, o yaz da Almanlar kimbilir kaçıncı kez yeniden bölgeyi almışlardı.

Heisserer tam Racing sahasından ayrılacaktı ki üç otomobil yanaştı ve içinden SS’ler çıktı. Aralarından biri, orada eczacılık yapan bir adam, futbolcuyu işaret ederek şöyle bağırdı: İşte o! Heisserer Strasbourg’daki SS karargahına götürüldü, kumandan ona, gelecek yüz bin yıl boyunca Alsace Almanların olacağına göre SS’lere katılsa iyi edeceğini söyledi. Heisserer, Dün Fransız ulusal takım oyuncusu ve ulusal takım kaptanıydım, bugün nasıl SS’lere katılabilirim? Diye karşılık verdiğini ileri sürüyor. Üç saat sonra futbolcunun evine dönmesine izin verildi ama SS kumandanı ona Bu yaptığına pişman olacaksın dedi.

Savaş sırasında Hollanda futbolunda pek Alman karşıtı eylem düzenlenmemiştir. Bu durum tuhaftır çünkü Hollandalılar toplu bir direniş gösterecek olsaydı bunu ancak futbol maçlarında gösterebileceklerini düşünürdünüz. Özgür olmayan bir ülkede stadyum, onbinlerce insanın sevdikleri bir şeyi hep birlikte haykırabileceği tek yerdir. Sovyetler Birliği’ndeki ayaklanmaların nasıl spor alanlarında başladığı ortadadır. Birkaç yıl önce Irak ve Libya’da muhalefet en çok futbol maçlarında görünür hale geldi.

İşgal altındaki Hollanda’da futbol, futboldan daha fazlasıydı. Bir Hollanda kralından adını alan Willem II Tilburg takımı, Hollanda bayrağının renklerini taşıyordu; bu takım o kadar sevildi ve ulusal bir simge haline geldi ki karşı takımı tutanlar bile ona tezahüratta bulunuyordu.

Heisserer, 1938 Dünya Kupası’nda kendi sahasında Fransız yakım kaptanlığını yapmış; Racing Strasbourg’dayken ligi hep yukarılarda bitirmiş, bir kez de Kupa finali oynamıştır. Daha sonra Almanlar Maginot hattını aşıp Alsace’ı Reich’a katmışlardır. Bölge tıpkı Avusturya gibi Almanya tarafından yutulmuş ve artık resmen Almanya olmuştur. Heisserer’in SS karargahında sorgulanmasından kısa bir süre sonra Alman Reichstrainer Sepp Herberger, Strasbourg’a gelmiş ve Heisserer’i Alman ulusal takımında oynamaya davet etmiş. Heisserer, Naziler için büyük bir ganimet olacaktı; Düşünsenize, Alsacelı bir kahraman Reıch’ı seçiyor.

Almanya’nın işgalinin oyuncu elde etmek açısından etkili bir yöntem olduğu çoktan ortaya çıkmıştı. Savaşın başlangıcında Polonya’nın ilhak edilen kesiminde Almanlar Ernst Willimowski’yi bulmuştu. Willimowski, muhtemelen bugüne dek Polonya’dan çıkmış en iyi futbolcudur. Savaştan önce ülkesi adına çıktığı yirmi iki uluslararası maçta 24 gol kaydetmişti. 1938 dünya Kupası’nda Racing Strasbourg Stadı’nda Brezilya’ya 6-5 yenildikleri maçta 4 golü Willimowski atmıştı.

Heisserer’in Willimowski’ye katılarak Reich’ın büyüyüp yayılması amacıyla boy göstermesi bekleniyormuş. Ama o, Herberger’in teklifini kibarca geri çevirmiş. Hem Fransız ulusal takımında hem de Alman ulusal takımında oynayamam. Bu olanaksız, değil mi? Çalıştırıcı Mannheim’a geri dönmüş ve bir daha da Heisserer’i rahatsız etmemiş.

Ama Heisserer’in sorunları daha yeni başlıyormuş. Strasbourg’da her şey tersyüz olmuş, Fransız olan her şey Almana döndürülmüş. Yerel futbolda Racing’e, Rasensportverein Strassburg adı verilmiş, küçük Red Star Strasbourg kulübü SS’ler tarafından alınarak SS Strasbourg yapılmış.

 SS’ler yeni kulüpleri için taa Avusturya’dan oyuncu getirtmiş ama Alsace’ın en iyi futbolcusunu da çıkartmaya kararlıymışlar. Heisserer Beni rahat bırakmadılar. Para teklif ettiler-hem de ne para! Sürekli, iki-üç yıl boyunca her gün geldiler, Bir daha düşündün mü? diye sordular.

 Çoktan düşündüm diye yanıt veriyormuş Heisserer.

O ve kardeşi Racing’de kalmış. SS Strasbourg karşısında hiçbir derbiyi kaybetmemişler. Hep mavi-beyaz-kırmızı yani Fransa’nın renklerini taşıyorduk; her maçta gösteri yaptıkları gerekçesiyle birçok seyirci tutuklanırdı. Sanki Almanya-Fransa karşılaşması gibiydi. Hep çok seyircimiz olurdu, işgal boyunca on beş-yirmi bin seyirci. İşgal altındaki Strasbourg’da en büyük gösteriler herhalde bu maçlardı.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEGONVİL

ANADOLU'DA İLK MOĞOL İSTİLASI

ŞİMDİYE KADARKİ EN İYİ 20 VOLEYBOL FİLMİ