İSTİHBARATIN GÜVENİLMEZ FAHİŞESİ
Tarihte en iyi istihbarata sahip üç kurum kabul
edilir:
1. İngiliz
İmparatorluğu…
2. Katolik
Kilisesi…
3. İsviçre
Bankaları…
Portekiz’de harp akademisi giriş sınavlarında şu
soruyu sormak adettendi: Bayrak mı
ticareti izler, ticaret mi bayrağı?
Roma Ordusu’nun Frumentarii
adında özel istihbarat subayları vardı ve bu subayların asli görevi en uygun
fiyatlı tahılı bulup almaktı.
Avrupa’nın ilk ticari süper gücü olan Venedik’in
başarılı olmasında iki temel unsur vardı:
Ticaret hırsı ve eşi benzeri görülmeyen bir ekonomik istihbarat toplama
organizasyonu! Venedik’in en önemli ekonomik kozu, Osmanlı’yla ticaret
tekelini elinde bulundurmasıydı. Bu ilişki sayesinde Osmanlı dış istihbaratını Venedik’e verdi. Denir ki, Türkler’in Avrupa’da uzun süre
elçilikler kurmamaları ve istihbarat toplamakla fazla uğraşmamalarının sebebi,
Venedik’ten istihbarat yardımı satın almasıdır. Venedik aslında edindiği
istihbaratı isteyene satıyordu. Bu nedenle güvenilmez
fahişe olarak adlandırıldı.
Osmanlı Devleti’nin kurduğu ilk istihbarat örgütünün
adı, Martolos idi. Elemanları
yabancı dil bilen Yahudiler ve Hristiyanlardı. Kurumsal anlamda Osmanlı istihbarat örgütü, İngiliz Büyükelçisi Stratfort Canning’in çabalarıyla
kuruldu! Canning, gizli bir haber
alma teşkilatı kurulması için Sadrazam Mustafa
Reşid Paşa’yı ikna etti. Canning’in
istihbarat şefi de hazırdı; Civinis
Efendi! Rum Civinis Efendi,
Ege’nin güzel adası Mikonos’luydu. Yıllarca St. Petersburg’da yaşadı; sarayda
Çariçe’nin özel hizmetçilerinden biri olmayı becerdi. Sarayda görevli bir
subayın kızıyla evlendi. Fakat, şeytana
uyup Çariçe’nin mücevherlerini alarak Rusya’dan kaçtı. Sonra Anadolu’da
görüldü; üzerinde imam kıyafeti vardı! Cami cami dolaşıp vaaz veriyordu. Civinis Efendi daha sonra, Ege
Denizi’nde yatıyla gezen zengin bir İtalyan rolünde ortaya çıktı. Adı, Comte de Rivoroso idi! Rum asıllı,
Fransızca-İngilizce-Rusça konuşan, kibar-zarif Civinis Efendi herkesin ilgisini çekti. Canning’in takdimiyle Sadrazam Mustafa Reşid Paşa ile tanıştı. Hemen miralay (albay)yapıldı ve Osmanlı
İstihbarat Örgütü’nün başına geçti. Kısa zamanda kurduğu ekibine tanınmış
tüccarların, paşaların özel hayatlarını izlettirmeye başladı ve toplattığı
dedikoduları rapor haline getirdi. Evet, tek
ilgilendiği mahrem hayatlardı. Kuşkusuz tüm bunlar bir İngiliz entrikasıydı. Osmanlı sonunda dayanamadı, istihbarat
birimini lağvetti. Hayır, dönen dolapları anladığından değil; raporlarda ortaya çıkan mahrem hayatlardan
rahatsız olduğu için kapattı. Yine eski yöntemine döndü; kendi muhbirleriyle
yetindi…
1863’te
istihbarat teşkilatı bir kez daha kuruldu. Başına bu kez Ermeni iş çevrelerinin
baskısıyla Baron C getirildi. Yeni
şef, hazırladığı raporu, hem Osmanlı’ya,
hem de el altından Viyana’ya verdiği
ortaya çıkınca kovuldu…
1880’de II.Abdülhamit,
Osmanlı’nın ilk organize istihbarat örgütü, Yıldız İstihbarat Teşkilatı nı kurdu. Bu istihbarat birimi devlete
değil sadece II.Abdülhamit’e hizmet verdi.
Bugün Türkiye’nin gündeminde olan telefon dinlemelerini, II.Abdülhamit o
günlerde kökten çözdü: 1881’de ilk telefon hattı; İstanbul Soğukçeşme’deki
Telgraf İdaresi ile Yeni Camii Postanesi arasına; ikincisi ise Posta Telgraf
Nazırı ile Telgraf Fabrikası Müdürü arasına çekildi. II.Abdülhamit,
ihtilalciler telefonla haberleşebilir diye telefonu yasakladı.
Osmanlı’nın, özellikle dışa dönük milli istihbarat
örgütü 17 Kasım 1913’te Teşkilatı
Mahsusa nın kurulmasıyla gerçekleşti. Said-i Nursi’den Mehmet Akif Ersoy’a
kadar yakın tarihimizin bir çok siması Teşkilatı Mahsusa’da çalıştı. Bu
teşkilatın elemanları ulusal Kurtuluş Savaşı’nda da görev yaptı. Felah Grubu içindeki Hat Başçavuş Hacı Mümtaz gibi
yurtseverler Anadoluhisarı’nda Telsiz Dinleme Merkezi kurdu; işgal ordularının
telsizlerini dinleyip Ankara’ya bildirdiler.
Tarih
gösteriyor ki, istihbarat ne zaman milli bir kimliğe
bürünürse ülke için görev yapıyor. Diğer türlüsünde yabancı istihbarat
örgütlerinin oyuncağı oluyor.
SONER
YALÇIN
Yorumlar
Yorum Gönder