ISSIZ ÇÖLDE YALNIZ DEVRİMCİ
Selman-ı Farisi, Peygamber’in en seçkin sahabesidir…
Devrimler beldesi İran’ın Ceyy kentinde bir bahçe sahibi çocuğu olarak
büyümüştür ateşperest Selman. Lakin yaşadığı iklimin mazideki ruhundan
nasiplenmiş, mal mülk artıranlar karşısındaki nefreti ile yollara
düşmüş…Önceleri Hristiyan olmuş, hakikat denilen bir bilgi arıyormuş. Ancak
bağlı olduğu kilisenin papazı öldükten sonra, Sizin dininizden bana hayır
gelmez demişti. Nedenini sorduklarında Bu adamın arkasından ne ağlıyorsunuz?
Adam çuvalla altını miras bırakmıştır demişti… Daha sonra tanıştığı bir papaz
ona Medine’de bir adam çıkmış, Kölelere özgürlük diyor gibisinden bir laf
ettiğinde, hiçbir güç Selman’ı oraya gitmekten alıkoyamadı…
Yolda gördüğü kervan, Selman’ı Medine’ye
götürebileceğini söyledi. Lakin hile ve hurda ile yolda zorla köle yapıp
sattılar Selman’ı… Sattıkları kişi Medineli bir tüccardı… Evet, kölelere
özgürlük sırrına koşan Selman, köle olmuştu. Ama içinde bir huzur vardı. Çünkü
Medine’de rüzgar, farklı esiyordu. Tanıdık bir kokuydu bu… İhtişamlı Mazdek
ayaklanmalarına benzettiği bu yapı, bir anda Selman’ı kuşattı. Kölelikten
kurtulup kendisini büyük bir devrim süreci içinde buldu…
Selman meseleyi anlamıştı. Bir gün Hz.Ömer, Selman’a
Ben hükümdar mıyım, yoksa halife miyim?diye sormuştur. Selman şu karşılığı
vermiştir: Sen, Müslümanların topraklarından bir dirhem yahut daha az veya daha
çok vergi alıp da onu hakkı olmayan yere koyarsan halife değil, meliksin! Hz.
Ömer, Selman’ın bu cevabı karşısında ağlamıştır. Ömer’i ağlatan bu sözün
hikmeti, Selman’da vuku bulmuştur.
Abdullah b. Cerir, sıcak bir günde Sıfah’a
gitmiştir. Bir adamın güneşin yakıcı sıcağında uyumakta olduğunu, ağacın
altında gölgelendiğini görmüştür. Yanında da yiyecek bir şeyler vardır. Başının
altında yastık, üzerinde bir abası bulunmaktadır. Abdullah b. Cerir, ona gölge
olmak istemiştir. İyice yaklaştığında adamın Selman olduğunu fark etmiştir. Ona
Üzerine gölge yaptıktan sonra seni tanıyabildim deyince Selman Ey Cerir!
Dünyada, Allah’ın kıyamet günü senin dereceni yükseltmesini istiyorsan, en
alçakgönüllü halinle mütevazi ol! Dünyada kim büyüklenirse; Allah kıyamet günü,
ona kaybettirir. Şayet cennette az bir su ve azık bulmak istesen de bulamazsın!demiştir.
Abdullah b. Cerir Nasıl yani?diye sorunca, Selman-ı Farisi Ağacın kökleri altın
ve gümüşten olsa da meyvesi yükselmiştir, Ey İbn-i Cerir! Cehennem zulmü nedir,
bilir misin? diye karşılık vermiştir. Abdullah b. Cerir, bilmediğini söyleyince,
Selman İnsanların zulmüdür demiştir.
Bir gün Selman-ı Farisi bir davette yemekten
çekilince ev sahibi ona biraz daha yemesi için ısrar etmiştir. Selman-ı Farisi,
Bana bu kadar yeter, bana bu kadar yeter! Zira Rasülullah bana İnsanların bu
dünyada en çok doyanları, ahirette en çok aç kalanlarıdır, Ey Selman! Dünya
müminin hapishanesi, kafirin cennetidir buyurdu demiştir.
Sa’d b. Ebi Vakkas, Selman-ı Farisi’yi ölümüne yakın
ziyarete gitmişti. Bu ziyarette Selman ağlamıştır. Sa’d Selman’a Niye
ağlıyorsun Ey Eba Abdillah! Rasülullah, vefat ederken senden razı idi. O
ashabını karşılayacak ve onun havz-ı kevserine erişeceksin!demiş, Selman-ı
Farisi Vallahin ölümden korktuğum için ağlamıyorum. Dünyaya karşı bir hırsım da
yoktur. Fakat Rasülullah, bizden şu sözlerle bir ahid almıştı: Dünyada sizden
birinizin sahip olacağı mal, yolcunun taşıyacağı azık kadar olsun! Halbuki
çevremde bunca servet var! karşılığını vererek korkusunu belirtmiştir. Sa’d
Selman’ın çevresinde bir kase, bir leğen ve bir kilimden başka bir şey
olmadığını ifade etmiştir.
Sonra Sa’d Selman’a Bize bir öğüt ver de senden
sonra onu tutalım Ey Eba Abdillah! demiş, Selman-ı Farisi Bir şeye karar
verirken, bir meselede hükmünü belirtirken ve bir malı taksim ederken Rab’bini
hatırla, Ey Sa’d! diyerek Allah’tan korkmanın gerekliliğini belirtmiştir.
Selman Selman’dır. Selman devrimdir. Devrim,
Selman’dır…..
EREN
ERDEM
Yorumlar
Yorum Gönder